Köşe YazılarıManşet

Herkes İşine Baksın!

Hayatın her alanında kullandığımız klişe sözler vardır. Her ne kadar sıradan-durağan gibi görünsede bazı klişe sözler, ders niteliğinde öğüt verir bize. Bunlardan biri de George Pary’nin çok sevdiğim şu sözü “Büyük beyinler fikirleri tartışır, vasat beyinler olayları tartışır ve küçük beyinler başka insanları tartışır.” Aslında sorgulanması ve hayatımızda ugulanması gereken sözlerden biridir.

Dolayısıyla yaşamımız boyunca hem sosyal hem de özel hayatımızda belirli kararlar alıyoruz. Bu kararların sadece bizi ilgilendiriyor olması gerekirken; çevremizdeki insanlar, bizi çok düşünürcesine(!) hakkımızda hüküm verirler. Ne tuhaftır ki verdikleri hükümlerle ya işimize çomak sokmaya çalışırlar ya da kendi kafalarında dönen tilkilere yem arıyorlardır.

Yanlış anlaşılmaması içinse şunu ivedilikle belirtmek istiyorum; ebeveynlerin, çocuklarının kararları hakkında söz sahibi olması gayet doğal fakat dış kapının mandalı diye tabir ettiğimiz kişilerin, karışma gibi bir lüksü olamaz. Ayrıca size veya başka birine zarar verilmediği sürece, kimsenin başka birinin yaşamına müdahale etmeye hakkı yoktur.

Tabii her ne kader kararlarımıza başkalarının karışma hakkı yok desek dahi mutlaka karışan kimseler olacaktır. Bu kişiler; genelde kişisel gelişimini tamamlamamış, sadece başkaları hakkında hüküm veren, hor görmeyi adet edinmiş aciz kişilerdir. Kendilerine ise kör! İnsanların öncelikle kendi hayatlarını mercek altına alması gerekiyor. Küçük beyinli bu kimseler kendilerini pas geçip başkalarının hayatını kurcalamanın peşindeler.

Bu öz güvenin verdiği egoya hiç girmeyelim diyeceğim fakat yine durmayacağımı biliyorum. Öyleyse insanı can evinden vurmak için dini konuda fetva vermeye gelince esip, gürleyenlerimizi bilirsiniz. Kendi namusunun derdine düşmeyip de başkalarının namus bekçiliğine soyunanların haddi hesabı yok! Onun dini, şunun mezhebi, falancanın etnik kökeni derken kendilerini payda dışı tutmayı çok iyi beceriyorlar. Fakat şunu unutuyorlar; kendi doğruları ekseninde kimsenin hayatını ele alamazlar ve görmezden geldikleri, içinde bocalandıkları olumsuzlukların hıncını kimseden çıkaramazlar!

Bu yüzden halk arasında sabrının taştığını belirtmek amacıyla elini çene ile boyun arasına koyarak, kızgın yüz ifadesiyle “burama kadar geldi.” dediğimiz bir gösterge vardır. İşte son zamanlarda kişisel gelişimini tamamlamadan, başkalarının hayatına müdahele etmek için fır dönenleri görünce, sabrımın taştığını farkederek “burama kadar geldi” dediğim noktadayım.

Bu serzenişimi ifade etmek amacıyla insanları, kategorilere ayırma gibi bir şansımız olsaydı eminim ki başkalarının kusurlarını araştırmaktan, başklarının hayatına müdahale etmekten kendini geliştiremeyen katagoride bir hayli yoğunluk olacağı için, ek bir konteyjan açmamız gerekirdi. Nedenini merak mı ediyorsunuz? Çok basit: Toplum olarak başkalarının işine burun sokmaya çok meraklıyız. Birinin seçtiği eş adayına, birilerinin seçtikleri üniverste bölümlerine, birilerinin çalıştıkları işe, birilerinin maddi gelirine (bu örnekler uzar gider) sürekli müdahil olanlarımız var. Hafızanızı biraz yoklarsanız bana hak vereceğinizi umuyorum. Katıldığınız bir düğün töreninde “aaa gelin o kadar da güzel değilmiş, damat daha yakışıklıymış, gelinin boyu damadın huyu ya da tam tersi” diyenleri muhtemelen duymuşsunuzdur.

Peki böyle söyleyenlere hiç “sanane” diyebilme ceseratinde bulundunuz mu?

Evet veya hayır, sanane! İki kişi birbirini beğenmişse ve evlilik yolunda ilerliyorsa, kalkıpta birilerinin şöyleydi, böyleydi diyerek laf ebeleği yapması kadar yersiz bir durum olamaz! Bu örnekle sınırlı kalmadan; çalıştığınız işten tutun da giydiğiniz elbiseye kadar akıl verenler vardır. Ve insanları mercekler altında kontrol eden akıl bekçilerimiz, bir de şöyle söyler “biz geçtik bu yollardan biliyoruz” Ya hu insanın beş parmağının beşide bir değilken, yaşadıklarınızı sözde iyiliğini düşündüğünüz(!) insanların hayatına indirgemenize ne lüzum var?

Aslında kişi, kendi öz saygısının düşüklüğü sebebiyle başkalarının yaşamına müdahele eder ki kendini saf dışı bırakır ve bu boşluğu, başkalarının hayatına karışmakla doldurur.

Konuyla ilgili ünlü düşünür Epikletos’un bir aforizmasını paylaşmakta fayda görüyorum: “Başkalarının işine karışarak boşa zaman harcamayın” yani başkalarını hayatımızın merkezine koyacağımıza, kendi davranışlarımızı analiz etmemiz gerekiyor. Örneklendirmek gerekirse; alt komşunun oğlunun yaşı gelmiş geçmiş evlenmiyor, Ali sigara içiyor, Fatma geziyor derken kendimizi salmışız çayıra, mevlam kayıra!

Bu şekilde fırsat kollayanların, insanların iyiliğini düşündüğü falan da yok. Düşündükleri ne biliyor musunuz? Kendilerini davranışlarından soyutlayarak, gerek özel hayatlarında gerekse sosyal hayatlarında başkaları üzerinden pirim sağlamak ve kendini bir başkasıyla kıyaslama derecesine düşürecek kadar alçaltmak. O başkalarıda ben, siz ve onlar.

Ayrıca şunu da söylemek istiyorum. Sosyal hayatımızda bahsettiğim karakterdeki bireylerden biriysek, bu hep eğitimsizlikten ve empati yoksunluğundan kaynaklanıyor. Bu karakter bilinciyle de kendiniz olmaktan çıkarsınız. Çünkü artık siz, siz değilsiniz. Mutlu ve huzurlu bir hayatın sefasını sürmekse size göre değil. Çünkü davranışlarınızdan çok, başkalarına efor harcamışsınız ki kendinizi heba etmişsiniz. Oysa bu eforun binde birini kendiniz için harcasaydınız, size bahşedilen bir ömürü doyasıya yaşamak için kendi davranışlarınızı düzeleterek, kendinizi geliştirerek; mutluluğu, huzuru, sevgiyi, saygıyı ve başarıyı fazlasıyla elde edebilirdiniz. Fakat insanların hayatı hakkında hüküm vererek, size bahşedilen ömrü, zehir edersiniz.

Unutmayın ki her şey sizinle başlar. Bu yüzden de kendinize odaklanın, hayatınıza birilerinin müdahale etmesine izin vermeyin ve sizde çevrenizdekiler hakkında hüküm vermeyin! Bolca kitap okumak, yeni fikirler üretmek ise çok iyi geliyor bu şizofrenik davranışları bastırmaya. Aksi takdirde halk arasında böyle durumlar için “kedi uzanamadıği ciğere mundar der” şeklinde kullanılan kinayeli bir söz vardır. Artık o mundar siz misiniz, başkaları mı? Bilemem…

Selma Karakaş Tutuş

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu