Ah O Eski Diziler!
Geçmiş günlerin doğallığının yok oluşundan dert yakınır büyüklerimiz. Ve ardına bu özlemin zirveye ulaştığı bayram günlerinde, bunu ifade etmek için “Ah o eski bayramlar” diyerek maziye iç geçirir .
Bu iç çekmeleri; dizi sektöründeki reyting avcılarının, avangard yaklaşımları karşısında duyduğum hüznü belirtmek amacıyla “Ah o eski bayramlar” diyerek değil de “Ah o eski diziler” diye başlamak istiyorum yazıma.
İmkanların kısıtlı olduğu dönemlerde izlediğimiz dizilerdeki tadı, son teknolojinin kullanıldığı şu dönemde aynı zevki verememesi ne kadar acı değil mi? İmkanlar kısıtlıydı ama; toplumu tahrik eden, bilinçaltındaki canavarı hortlatan, kadını bir reklam objesi olarak karikatürize eden yapımlar yoktu.
Üzülerek soyluyorumki; kabadayı raconlarının, mafya babalarının, sokak serserilerinin, ve en önemlisi çocukça davranan bayan oyuncularının kaprislerinin özendirilmeye çalışıldığı bir dizi sektörü var ülkemizde. Dolayısıyla ağız tadıyla izleyebileceğimiz diziler, yok denecek kadar az.
O zaman şöyle diyebiliriz: Medya şirketlerinin rant peşinde koşmasıyla bir kaç dizi haricinde, televizyon dizileri arasında oluşan reyting kaygısı; sanattan, estetikten uzak, niteliksiz yapımların oluşmasına neden oluyor. Kaliteli yapımlar elbet var. Ama öyle yapımlarda varki izledikçe insanı, zivanadan çıkarıyor.
Ayrıca Amerikalı bir yapım şirketi olan Netflix ve yerli yapım olan BluTV gibi online platformların çıkış sebebini, televizyon dizilerinin estetik kaygıdan çok reyting kaygısını ön planda tutmasına bağlayabiliriz. Zaten bu dizilerin toplumda yarattığı tahribatın farkında olan bir çok kişi, Tv dizilerini izlemeyi bırakıp Netflix ve BluTV platformlarına yöneliyor.
Böylelikle günün yorgunluğunu tevizyon karşısında, dizi keyfiyle taçlandırmayı planlama lüksümüz neredeyse yok olmaya yüz tutuyor.
Selma Karakaş Tutuş