AnalizGenelGündemKöşe YazılarıMalatyaSanat

UZATMALI DEPREM SENERYOLARI VE SEÇİMDEN SONRA ŞEHİR…

Borç var mı yok mu mevzusu, karşılıklı restleşmeler, belediyenin yeni kadrosu, depremle ilgili uzatmalar, rezerv alanlarındaki belirsizlik son sürat devam ederken; diğer yandan Malatya siyasetinde normalleşme ve yumuşama rüzgarları esiyor.

Veya esiyor gibi görünüyor. 

Çünkü seçimden sonra bir şeylerin değişeceğine-değişmesi gerektiğine dair inanmış önemli bir kitle var. Sami Er’den; hiç kimseden olmadığı kadar beklentiler fazla oluştu bu seçimde. Fakat Sami Başkan göreve gelir gelmez çok hızlı bir şekilde beklenen o değişim dönüşüm döngüsünü başlatamadı. 

Değişimi boşverin 1,5 ay oldu halen ekibini dahi kurmuş değil. 

Kurmuş olduğu ekip görüldüğü kadarıyla Malatya’ya ne kadar cevap verir konusunda ciddi kafa karışıklıkları var. Sami Bey istediği kadroyu kuramadı. Bir çok daire başkanı ve şube müdürü vekaleten göreve atandı. Ekibi kurarken tamamen Selahattin Gürkan’ın 5 yıllık döneminden intikam almak ve yine önümüzdeki 5 yılda Büyükşehire aktarılacak parayı rahatlıkla aralarında nasıl dizayn edecekleri bir doktiriyel üzerine kuruldu. 

Yeni kadronun oluşturulması,esnasında alınan isimler, Malatya’yı örtülü yöneten meşale grubunun yaptığı atamalarla aslında belediye’de Sami Er’e rağmen bir yapılanmaya dönüştü. Bu durumun da Sami Er’i ciddi şekilde rahatsız ettiği, bir şekilde iplerin elinde kaçtığını ve yeni kadro’da bir kaç isim harici kendi insiyatifi dışında yapılanmaya gidilmesi açıkçası önümüzdeki süreçte Sami başkanı zorda bırakacağı aşikar. 

Özelikle genel sekreter vekili Nurhan Demir isminin konumu yani başkan vekili olması nedeniyle en çok tartışılan isimler arasında. Nurhan Bey daha çok dış etkenlerin baskısı ve cemaatlerin etkisi ile atamalar yaptı. Bir çok personel şube müdürü Sami Bey ile görüştüğünde, hepsi “benim bilgim yok” yanıtını aldı.

Hatta Sami Bey ne zaman il dışına çıksa Nurhan Bey sürekli alt kadrolarla oynadı. Personel ve yönetici kadroları bundan çok rahatsız.

Belediye de ilk patlak Nurhan Demir’den verilirse şaşırmayın…

Büyükşehir kadrosuna getirilen isimlerin bazılarının ise Malatya dışından transide edilmesi ile Malatya denklemini bilmemelerine bağlı olarak, şehirle uyumu ne kadar verim gösterir gibi ciddi bir tereddüt daha duruyor önümüzde.

Diğer yandan seçimde yapılan 30 milyon civarı kampanya giderlerinin ödenmesi konusu var: 

Em başta söyleyelim. Bu para ödenmeyecek. Kimse kusura bakmasın, şehri imar ediyoruz” denilecektir.

Üç belediyenin yani Malatya Büyükşehir, Battalgazi ve Yeşilyurt toplamda 30 milyon gibi kampanya giderleri şimdilik üç belediye başkanının önünde duran bir engel. İddia odurki seçim süreci boyunca yerel medya başta olmak üzere reklam giderleri vs toplamda 30 milyon paranın ödenmemesi için tabiri caizse elli takla atılıyor. Yerel medyanın organize hareket etmemesi, arasındaki kopukluk, bağımsız olmaması durumu elbette belediyelerin elini şimdilik güçlendiriyor. Yani ödeme yapılmayacağı yönünde. Şayet özellikle yerel medya bu konuda pass geçilirse, ki öyle görünüyor, asıl kıyametin o zaman kopacağı bilinmekte. 

Ve seçimde bol kepçeden dağıtılan vaadlerin duvara tosladığını hatta ilk günlerden itibaren Sami Er başkanın selefi Selahattin Gürkan hakkında söyledikleriyle birlikte ikinci kez yalanlayan başka bir başlığı daha açalım şurada: 

Kışla caddesi yıkılacak mı-yakılmayacak mı mevzusu. Evet, yıkılacak! Geçen hafta süregelen kışla caddesi esnafına “boşaltın yıkacağız” tebligatlarının gönderilmesi ile başkanın seçim öncesi vermiş olduğu sözlere güvenen esnaf ona göre tavır aldı. 15 gün süre verilmiş. Bu konuda her halükarda taviz gösterilmeyeceği işaretini veriyor belediye. Gel görki şapkadan çıkan –hokos pokos– yıkım kararı oldu. Esnaf ise sosyal medyada peşpeşe açıklamalar yaparak “çıkmayacağız, üzerimize yıksınlar” diyor. İlk kez Malatya esnafı ortak karar alabildi, şimdilik organize hareket ettiklerini göstermekte. Kışla caddesi yıkımı kolay olacağa benzemiyor bu yüzden. Muhatap olarakta en yukarı mercii Cumhurbaşkanı’nı gösteriyorlar. “Bize sahip çıkın Cumhurbaşkanımız” diye feryat edilmesi ne kadar mağdur olduklarının en somut kanıtı. Seçim öncesi vaadlerden ise inek içti, suyu içti, sonra dağa kaçtı.

 Kışla caddesi esnafı psikolojisini oldukça gergin hale getiren bu karar elbette sonuçları ne olacak ona bakmalıyız. Kışla caddesi esnafına önceden “çarşı yapılacak, bir yandan çarşıya taşınacaksınız, ardından yıkacağız” sözü son alınan kararla bir an da “yok” hükmüne girdi. Ortada ne çarşı falan var ne gidecekleri bir yer. Adeta esnafa “nereye giderseniz gidin” deniliyor. Anlaşılan bakan beyin gelmesi sonrası alınan bir karar. Seçim öncesi vaadler bakan nüfuzuna karşı etkisiz kaldığının negatife sonuçları diyelim bu gelişmeye. 

Hal böyleyken Sami Er’in göreve gelmesi ile şehirde en çok dillendirilen diğer bir konu, Sami Er ve ekibi kesinlikle teşkilatı takmadığı, daha iyimser bir tanımla kaile almadığına dair anti-popülist bir süreç içerisindeler. Adeta “Beni Ankara gönderdi, ben Ankara’yı tanırım, siz de kimsiniz…” dercesine karşı tutum sergilemesi ve dayatması şimdilik Malatya il teşkilatını halihazırda ekarte edildiğini teyit eden en çok göze çarpan mesele. 

Halbuki Önceki Büyükşehir başkanı Selahattin Gürkan hatta Öznur Çalık’a rağmen Sami Er’in Malatya’ya gelmesi için il teşkilatı tüm gövdesini varıyla yokuyla ortaya koydu. Bizzat milletvekilleriyle birlikte Gürkan’ın üzerinin çizilmesi için Ankara’yı ikna etmeye başarmış bir ekip. 

Sami Er için Ankara’yı arşınlayan İl teşkilatı, bu çabasına karşın Sami Er’in göreve başlaması sonrası şehirde bir nevi pasifize edilmesine karşı bir atak mı geliştirecek, sineye mi çekecekler, yoksa farklı teorikler-yöntemler mi deneyecekler muhakkak bir şekil rengini belli ettirecekleri bir safhadayız. 

Sami başkan haklı gerekçesini ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Malatya ziyaretinde miting’in cansız geçmesinden ilham alınmış ve haklı bir gerekçe olarak oraya kadar dayandırıyor. Sami Er il teşkilatı cephesinin bir kısmında hala demode görüyor ve “yeniden meşruiyet sağlama” yani teşkilatı ele geçirme, kendi güdümüne almak niyetinin şimdilik Malatya’da müşterisi yok gibi. Onun için Namık Başkanı devirmek söz konusu olabilir. Fakat İl başkanı Namık Gören hala Malatya’da çok güçlü. En azından kendisini benimseyen, inanan bir teşkilatı var. 

Sami Er Malatya’da tüm siyasi kadronun istisnasız kendisine biat etmesini isteyecek bir strateji belirlemeye kalkışmasının ise geleneksel sürecin bir parçası olarak görülebilir. Lakin perde arkasında Malatyayı asıl yönetenler, karar vericiler, oyun kurucular başka. İşte Sami Başkanın güçlü görünmek çabasının arkasında yine bu örtülü akıl var. Şayet adaletli bir yönetim uygulanacaksa önce tadı damaklarda kalacak –tarafsızlık– ibaresine ihtiyaç var. Onun de yolu milletin içinde bulunduğu sorunları düzen, liyakat, adalet çerçevesinde bir an önce iyileştirmekten geçer. 

Halk cephesinde ise itiraz sesleri kulaklarla duyulamayacak desibelde yükseliyor. Deprem gibi çok derin tesiri bulunan ağır sonuçlar tüm acımasızlığı ile ortada duruyor hala. Ekmeğini ve itibarını kaybetmeden-kutuplaşmadan-daha fazla savrulmadan tüm insiyatifini sabırla koruma gayretinde vatandaş. Siyasetin görmediği bu gerçekler karşısında Malatya taleplerinin görmezden gelinmesi eğilimi diğer taraftan tıpkı deprem gibi nüksediyor. Başkan Er kadrosu şimdilik heyecanlı, yeni koltuklarına oturdukları için ağzı kulaklarında. Dört elle yapışmışlar makamlarına. Önemli olan o koltukların hakkını verebilmekte. Bunun için sanırım bir iki ay beklememiz gerekecek. 

Oysa anlaşılan şu; şehre dar gelen bu çerçevenin önemi ve sorunları özellikle siyasilerce telafuz edilmiyor-gündem yapılmıyor. Ve şehrin imarında yaşanan belirsizlik, bir türlü önü açılamayan en somut ve değerli sonuçlar, siyasetin bitmek bilmeyen ziyaret ve iade-i ziyaretleri arasında halk çok yoruldu. 

Yıkarıda suraladığımız Malatya’da siyaset sahnesinde öne çıkan bazı genel bilgiler kısaca bu şekilde. Depremden beri siyasilerin sağlam bir adım atamamasına bağlı olarak yaşadığımız anormal şartların bir özeti aslında.

Ama bu anormal şartları yan etkisi sadece halkımızı vurdu, siyasette aynı minvalde etkiledi denilirse bu toplumumuza haksızlık olur.

Bülent Tüfekçi’nin tamamen kendini yedeğe alması, İhsan Koca başkanın hakeza Malatya gündeminden uçup gitmesi, il teşkilatının yeni başkan ve kadrosu tarafından pasifize edilmesi Malatyada bazı yeni reformların öne çıkmasını engelliyor. 

Geriye kaldı iki isim: 

Abdurahman Babacan ve İnanç Sıraç Kara Ölmeztoprak. 

Babacan

Depremden beri şehirde krize dönüşen başlıca sorunlara birinci elden en çok müdahele etmeye çalışan yönü ile öne çıktı. İlişkileri güçlü, en azından sahada ve aktif. Malatya’da sadece Abdurahman Babacan varlığı  konuşuluyor son günlerde. Gerisi malum. Rant ve ticaret akışı. 

İnanç Sıraç Kara Ölmeztoprak hanım ise yakından izliyorum. Şu yönü hasebiyle başarılı diyebileceğimiz bir yol çiziyor. Şimdilik kimsenin güdümünde değil en azından. Bireysel ve özgür hareket ediyor. Bir akıl hocası, örtülü bir güç tarafından yönetilmiyor. Malatya’da herkese ve diğer mevkidaşları ile diğer siyasi parti yetkilileriyle eşit ilişki içinde. Şu durumda vatandaşın en hızlı ulaştığı bir milletvekilimiz. Özel görüşmelerinde ikinci koltuk onun simgesi değil. Daha yeni, heyecanlı, üstelik hukukçu bir kimliği var. Seçimde Akçadağ’ı Ali Kazgan’a karşı tekrar Ak Partiye geçmesi arkasındaki isim. Sıraç hanımın Ak Parti tabelası altında ileriki günlerde Malatya’ya umut olacağını var sayıyor ve temenni ediyoruz. 

İktidar partisinin şehirimizdeki yöneticileri ile ilgili genel kanı, süreç ve görüşlerimiz bu yönde şimdilik. Bir sonraki yazımızda Veli Ağbaba’yı yazacağız. 

Ve Malatya bizim şehriniz tabiki. Malum bir savaştan çıkmışçasına yıkılmış-harap olmuş. Sonuçta yetkilendirilmiş belli siyasileri bu harap olmuş şehri ayağa kaldırmak için seçmiş bulunduk. Onlara halk yetki verdi. Olarında insanlık için beyninin son hücresine kadar harekete geçirmeleri gerek. Yok sadece rant ve cebini doldurmak olarak bu makamı kullanırlarsa bu fakir fukaranın ahı mutlaka bir gün vuracaktır. Kuşkusuz bu! Biz burada bazı şeyleri genel geçer şekilde dile getiriyoruz ama tehlikenin, zararın, hasarın daha büyük olduğunun dilerim farkındalar. Bir kere şehrin ruhunu-geleceğini korumak mı yoksa sadece rant elde etmek için fırsat mı bu iki hassas çizginin hangi tarafında olduklarını bir kere vicdanen verecekleri karara bağlı her şey. Malum dünya üç günlük. Yarın öbür günü de var bu işin. Sami başkan her iki dünyada zora koyacak kararlara kağıtlara imza atmaz umarım. 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu