Geçen hafta sonu Bingöl’de bir ziyaretteydim. Bingöl sokaklarından geçerken gözüme ilişen bir tabela. “Bingöl 2023’e hazır!” AK Parti Bingöl il teşkilatı tarafından konulmuş tabelayı çok sıcak ve samimi buldum. Adamlar bir şeyler yapmışlar demek.
Kendi ilimiz Malatya o an aklıma gelmedi değil. Doğunun ücra, küçük bir bölgesinde belliki işler yolunda lâkin “Malatya 2023’e hazır mı?” diye bir sualde bulunsanız, cevabımız ne olurdu? İlimiz Malatya’nın hiç bir şeye hazır olmadığını düşünenlerden olduğumu söylemekle birlikte; şu şıklar silsilesinin bir bölümünü rahatça ortaya koymakta tereddüt etmezdim.
Mesela:
•Sürekli aşağı düşen kayısı fiyatlarından dolayı hazır değil.
•Henüz kafalarda büyük kanserli bir ur olarak bekleyen ve çözüme kavuşturulmamış şeker meselesi yüzünden hazır değil.
•Siyasi söylemde oldu bittiye getirilmiş deprem gerçeğinin çözüm üretilmeyen sorunlarından hazır değil
•Düzensiz göç nedeniyle hazır değil
•Siyasi kavgalardan dolayı hazır değil
•Bir türlü bitmek nedir bilmeyen kuzey çevre yolundan dolayı hazır değil.
•Hepsinin bir taraf olup Büyükşehir belediyesi başkanını devirmeye çalışmaları bakımından hazır değil.
•Kolektif bir düşünce biçimi, siyasi nezaket ölçülerinden yoksun siyaset aktörlerinden ötürü hazır değil
•Nerdeyse yazdığımız her kelime için birilerinin devreye girip araması, kimi zaman ithamlı bir dil kullanması, evrensel bir düşünce eksikliği yüzünden hazır değil.
•Medyanın parsellenmesi bakımından hazır değil.
•Halkın önemsenmediğine dair onlarca örnek şuraya koyabileceğim absürt yaklaşımlardan dolayı hazır değil.
•İlimizin hafızasının ortadan kaldırıldığı veya sahip çıkılmadığı için hazır değil.
•50 bin ailenin tek geçim aracı olan Kayısının bir kaç para baronuna peşkeş çekilmesi itibariyetinden hazır değil
•Gelir dağılımında ciddi bir farkın olmasından dolayı, şehrin bir avuç elitleri-jakobenleri gelirin % 80’ni ele geçirirken kalan % 20 oranını bütün nüfusa terk edilmesine entegre edilmesi hazır değil vs.
Say sayabildiğin kadar…
Yazımın içeriğinde yukarıda sıraladığım veriler şaşırtıcı gelebilir, ama ne demek istediğimi belki biz değil, çocuklarımız tarafından meramım anlaşılacağından hiç şüphe etmiyorum. Ondandır “temiz bir toplum (Malatya), temiz bir siyaset, temiz bir gelecek” sloganımızdan taviz vermeden; söylemimize canlı vücut bulabilmek gayretimizde sonuna kadar ısrar edeceğiz.
Elbette her parti iktidara gelme amacı taşır; kimi bunu başarır, kimi o yolda çabalar gösterdiği halde başarısızlığa uğrar. Kimi iktidara gelen partilerde yerelde dönen dümenleri bilmediğinden o bölgeyi kapsayacak bir oy yıkımı ile karşılaştığında işler daha da karışır gider.
Ancak 20 yıldır koşulsuz ve eksiksiz Malatya halkı tarafından destek görmüş bir partinin yereldeki yöneticileri siyasi kariyerlerini korumak amacıyla kıyasıya bir çatışma pozisyonuna girişmeleri boyutuna rağmen, diğer yandan; bu önem addettikleri mevkilerin bir gün sona ereceğini, ebediyyen sürmeyeceğini bilmiyor ve onun şaşalı puslu ışıklı hayaline kendilerini kaptırmış olabilirler mi?
Telefonları açmayan veya dönmeyen bir il başkanını muhtelif şartlarda Erdoğan hatrı olmazsa Malatya gibi tarihin tüm projeksiyonlarında rol oynamış “çok hassas” bir toplum affeder mi sizce?
Korkusuzca, hiç bir şeyden çekinmeden, para kazanmak hırsının gözlerini kör ettiği haricinde hiç bir tevafuk düşüncesi bulunmayan, cesurca bir şekilde koskoca bir ilin günde ürettiği 100 ton kadar şeker kapasiteli bir fabrikasının tüm şekerini el altından bir şekil çekip aldığı yetmezmiş gibi bu kez gözünü daha yukarıya dikip fabrikayı ele geçirmeyi tasarlayan konsepte birisi; bu toplumun değerleri, inancı, kodları, davranış bilimi, kültürü, senteziyle alakasının bulunmasına % kaç ihtimal verirsiniz?
Diğer bir tanesi “Alima” isimli balık üretim şirketinden istediği komisyonu alamadı diye şirketi resmen batırıyor. Norveç Somun balığına rakip olabilecek –Malatya alabalığının– nerdeyse tüm dünyada satılması rotarasyonun tamamlandığı dönemde çıkıyor bizimki ortaya, böyle bir ticari reaksiyon noktasında büyüyen Malatya kökenli bir şirketin önce kredileri durduruluyor ardından ölüme terk ediliyor ne yazık. Sebebi de komisyon, pay talebine karşılık verilmemiş olması.(Yakında çok detaylı şekilde bu konuyu yazacağız)
Akrabasının anlattığına göre bir taneside Adıyaman’daki akrabalarına belediyeden kamyon eskulatör göndermiş. Allah’ına gurban senin! Alikan dağına elma ekimi yapıyorlarmış.
Hey babam hey! Yaz yazabildiğin kadar…
Doğrusu bu denli bulanıklaştırılmış su içerisinde ve bu bulanık ırmağın içinde hala balık yakalamayı düşünmek bir psikiyatri başarısı olsa gerek. Sazan çok mu ırmakta bilemiyorum. Tatlı su levreklerinin günahını almışız bunca yıl demek. Karanfil solcuların çiçeğiydi, lale gül sağcıların. Tarlayı komple sele verdi bizimkiler. Tarla marla kalmadı ortalıkta. Nede sağcı-solcu. Yani işler bu denli çığırından çıkmışken hala yeni TC kimlik taşıyan sûretlere payda bırakmamak özgüveni, sadece aynı hiyerarşik listeden başka isim konuşamadığımızdan Malatya hazır değil.
Toplumsal iritidasyonu fondötenle doldurmak, aslında toplumla bir bağ oluşmadığını-oluşturulmaya gerek duyulmadığı kabuk tutmuş yaraların makyajlayıp sunmak, Erdoğan prestiji-hatrı-samimiyetinden ye ye duymamak, o sofradan hiç kalkmamak, gergin çelikten beter hatların rimellenmesi geçici sürede işe yaramış doğal görüntüsü altında…
Nezaket kuralları doğrultusunda da olsa toplumun sesini duymamak, ezilenin-fakir fukaranın iniltisini görmezden gelmek, pahalı 200 s kumaşlardan takım elbiselerin örttüğü çok günah ile beyaz piplon gömleklerin düğmeleri ardında kalan cevahiri sönük bedenlerin zümrüd’ü-anka kuşu ile semalardan inmediği gerçeğinin varlığı; partiler iktidardayken gizlemek/gizleyebilmek üstdüzey felsefesi dahi, belli sınırlar içerisinde kalmayı daha ne kadar sağlar, bir de burdan sormaya mecbur olduğumuz hususun vecibesiyle “Malatya hiç bir şeye hazır değil” diyoruz.
Demek oluyorki her iktidar iyi şeyler yapmış olabilir, aktif olduğu dönemde başarılı bir rol modeli haritası çizmiştir, güçlü bir vizyon repertuarı ortaya koymuş-çok başarılı bir kadro ve lider bir yönetici ile yıllar içerisinde tüm ülkenin ilerlemesinde lokomotif olabilir ama yerelde kendi kendini, kendi hegomanik çerçevede üretmiş “devr-i sabık’larını” yaratma ihtiyacını görmeme gibi talihsizliğini de beraberinde taşımıştır yukarıya.
İktidar partisi fabrika ayarlarına dönmüyorsa madem, adına tayin ettiklerinide değiştirmeyeceğine göre yada kimsenin koltuğu bırakıp gitmeyi niyeti halihazırda yoksa, bari onların fabrika ayarlarının yapılması konusunu gerekli bilgilerinize arz edebilir miyiz?
İktidarın yerel mutemette ilişkisini bir gün kendilerinin de muhalefete düşecekleri gerçeği üzerine şimdiden belirlemesi gerekiyor.
Karşılıklı iyi niyet, güven, samimiyet ilkelerinin bazen yerelden bağımsız şekilde tasarlanması hatta restore edilmesi önemli bir parti süreci olarak göz önünde bulundurmalıdır.
İkamet ettiğim evime yapışık büyüyen dev çınar ağacımızın her gün bende uyandırdığı saygınlık ölçütünü de bu anlattıklarıma dahil edebiliriz. Bilen bilir. Artık ona her gün sonrası daha çok saygı duyar hale geldim. En azından akşam olduğunda dallarına doluşan kuşlar, rüzgara seyrüsefer şekilde kapılması, evi kucaklayan güçlü dalları, dimdik delikanlı duruşuna kadar ona saygı duyma sebebim. İnsan, siyaset, toplum ilişkilerindeki yalagozluk böyle bir seçeneğe zorladı haliyle. Siyasetinde o eski çınarları kalmadığı gibi yeniler melez-hibrit-sadece ayakkabı ökçesi ve bir de Ege’de meşale yapımında kullanılmaktan başka bir işe yaramıyor. Uzun ömürlü değiller eskidekiler gibi. İlk fırtına, ilk sel, az biraz susuzluk çekince kurumaya hevesleniveriyorlar hemen.
Velhasıl ne o eski sıfatlar, ne o eski çınarlar, ne o eski insanlar, ne o eski siyasiler, nede o eski Malatya kaldı geriye. Zaten bizim oraların Malatya’sı başka sizin bildiğiniz başka. Doğru bildiklerimiz hepsi sadece bir istisna. Yalnış dersen saymaya ömür yetmez. Sadece iktidarın 20. yaşını görmekle kalmadı, daha uzun yıllar iktidarda varlığını sürdürme iddiasını da elbet görüyor/izliyoruz. Eyvallah. Ne varki yerel normlar biraz kendi iç cazibesiyle araştırılması da gerekir. Anketle mi olur, saha çalışmasıyla mı bilemem, ama şu temayyül seçimleri dedikleri saçmalıkla asla olmamalı bu iş.
Şimdi tek bir hedef kaldı önümüzde. Biraz ileri tarihte olabilir, tüm şehir bilinçli şekilde sahiplenmesi gerekmektedir. İktidarın ‘Türkiye Yüzyılı’ adı verilen yeni vizyon ile, Malatya’mızın geleceği inşa etmek adına bu hedefin illeri bir boyuta taşımak, halkın gönlünde –savunulur– şalterini çevirip çalıştırılmasına karşın, tıpkı “Türkiye Yüzyılı” gibisinin aynısı mini bir lansmanla tanıtımının yapılması ve gelecek üzerine takvimlendirilerek, peyderpey önümüzdeki yıllar içerisinde halkımızı-bölgemizi daha hazır hale getirmekte biraz elimizi tez tutmaya ne dersiniz?
En azından buna hazırlanmış olsak!
Düşünün, kayısın üç beş tüccarın çuvalında, geri alma şansın yok. İnşaat dersen ilimiz öyle inşaatın yoğun tekelleşeceği bir standta değil. Siyaset dersen 2080’e kadar mevcut isimlerle gidileceği aşikar. Tarih zaten önemsenmiyor. Kültürel dinamiklerden ne kaldı? O halde Expo 28 tek ışık olarak görülüyor önümüzde.
Hedeflerimizi ona göre belirleyecek ve her seferinde biraz daha ileriye taşıyanlar olarak, bunu yaparken, Selahattin Gürkan’ın hiç bir polemik, kavga, farklı rotaya sapma yaşamadan; iktidarlarının daha da büyütecek programıyla, şimdiden tüm güvencelerin oluşması tamamlanmalıdır. Şunun şurasında 2028’e yalnızca bir kaç yıl kalmadı mı? Yukarıda saydığım bir çok şık boyunca Malatya hazır değil, ama Expo 28’e HAZIR olsun artık! Bari sahip çıkalım, değerlendirelim, onu da bir çok proje gibi kötü yoladüşürmeyelim. Değilse de hazır hale getirilmelidir. Evet, çok başarılı bir lansman ile bir şeyleri hala değiştirmeye şansımız var… Togg otomobilleri mini versiyonu gibi mesela.