Köşe YazılarıManşetVitrin

Ah şu Yeşilyurt organizasyonları

Yeşilyurt belediye başkanı Mehmet Çınar’ı Malatya’da tanıdığım bildiğim siyasetçiler arasında en mantıklı, makul bir perspektifi bulunan, siyasi duruşu son derece net ve kendine has üslubuyla, vizyonel bir siyasetçi olarak bilirim. 

Geçen 2021 yılı yine bu zamanlarda patlak veren ‘insan kaçakçılığı’ mevzusunun Yeşilyurt belediyesi ve ilçe yönetimini hayli zor’a koyduğu kamuoyunca bilinen bir hadise. Lakin Başkan Çınar’ın insan kaçakçılığı gibi klişe bir konuya bilinçli şekilde karışmayacağını bildiğimizden, Çınar’ı savunduğumuz bir kaç yazı kaleme almamız hasıl olmuştu. 

Nerdeyse Yeşilyurt belediyesi üzerine yıkılı kalmış suç unsurunun, ülke genelinde başka belediyelerinde aynı organizasyona karıştıkları daha sonra ortaya çıkınca; ‘oh be’ dedirten sistematik insan kaçakçılığının darbesi eskaza teğet geçmiş ve hatalı bir organizasyon denilerek üzeri kapanmıştı sonradan. Dedikki ‘Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer’ bundan böyle, misaline ters orantıda başka bir gelişme yaşandı bu kez. Yeşilyurt, bir baktık belediye patentli benzer başka bir organizasyonla çıkmış ortaya yine.

Hopala! 

Bu ne lahana ne perhiz demeye fırsat kalmadan, bu sefer ‘Kadın ve Aile Yılı Etkinlikleri’ adı altında, Belediye ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın müşterek olarak düzenlediği “Anne-Kız Kampı Projesi” kapsamında “hemşehrilerimizi Mersin’e, kampa yolcu ettik” denilen belliki boş ve bol gezmeli bir organizasyon olarak. 

İnsan kaçakçılığı yapıldı iddiasına yol açan organizasyona tıpa tıp benzeyen ikinci bir vaka’dan anlaşıldığı üzere kimse ders çıkarmamış olup bitenlerden. 

Ayrıca daha 5 gün önce Adana Ak parti gençlik şöleninden dönüş yapan otobüsün Niğde’de geçirdiği kazada 3 gencecik insanın toprağı daha korumadan düzenlenmesi ise ayrı lütuf gibi. Ne bu hız aceleniz, durun hele biraz, durun. Türkiye cayır cayır yanarken kamp zamanı mı şimdi!?

Kaza trajedisi henüz hafızalarda taze iken 3 otobüs dolusu anne’li kız’lı insanı tutup sıcağı sıcağına hemen Mersin’e göndermek doğrusu tartışmaya, yorumlanmaya açık bir konu. Üstelik hayat pahalılığının ‘pik’ yaptığı bu ekonomik dar boğazda, bir litre mazotun 25 TL’ye çıktığı, insanların geçinmek için kaç takla attığı, iktisadi krize bağlı olarak herkesin kemerini son çentiğe taktığı, insanlarımızın hayat pahalılığından gerçekten ilallah ettiği, zam diye diye burnundan soluduğu vahim süreçte çok mu gerekliydi diye sormak lazım. 

Toplum gerçek siyasete; yani, siyasi fikir ve vizyonla ülkenin önüne hedef koyacak akla hasretken belediyelerin dönüp dolaşıp malum gerilime odun sürmesi kafalarda çelişkilere yol açmıyor değil. Gerilim’den kastımız tüm ülke olarak içinde bulunduğumuz zor safha. Bugünün siyasetini ve projelerini ezbere kalıplarla yeniden tasarlayıp kullanıma açmak ve mutlaka konsülide edilmemiş gündelik siyasi tanımlama alışkanlığı başka sorunları beraberinde getirir diyebilmeliyiz birbirimize. 

Mesela, daha bir kaç gün önce Gençlik ve Eğitim Derneği Bşk. Ahmet Bayduz yine burjuvaya hitaplı; şarkıcı İrem Derici’yi ‘Malatya’ya misafir ettik’ dediği konserinde “aslında baş rolde ben varım” subliminal mesajlı organizasyonda feveran etmesi idi. Zannettiğim kadarıyla İrem Derici babasının hayrına kalkıp konser vermeye gelmedi Malatya’ya, kaldıki İrem Derici çok pahalı bir şarkıcı. 

Tüm tabloya genel hatlarıyla baktığımızda maşallah Malatya’nın da gençleri tıpkı ‘aney aney kernekli misin’ türküsünde gibi almış yürümüş. Hangi taşı kaldırsan altından bir Ahmet Bayduz fışkırıyor, hangi otun altına baksan bir gençlik temalı organizasyon, nereye baksan –genç– logolu bir şölen.   

Tam burada ‘bu değirmenin suyu nerden geliyor?’ şeklinde bir soru iliştirelim mi yazımıza. Bu soru hele burda kalsın! 

Kızını dövmeyen dizini dövermiş derler. Hangi diz, diz mi kaldı diyoruz şimdi kendimize Kız ise gezmelerde. Mersine kampa çıktı En son söyleyeceğimizi en başta söylemiş olalımda… Bu ‘gençlik’ teriminin başından bulunduğu faaliyet ve organizasyonlar en sonunda Yeşilyurt’u bir duvara toplayacağa benziyor. İnsan kaçakçılığı davasında direkten dönüldü ama bence belediyenin organizasyon konseptini ve bu işleri kimin düzenlendiğini gözden geçirmesi lazım artık. 

Başkan Çınar kendi bilir ama bu işlerin zamanlama ve paket halinde sunumu gerçekten ofsayt. 

ikinci diğer sorumuz da; ‘Malatya geneli ekonomi kötü ama Yeşilyurt’ta iyi mi yoksa?’ Olsun mu? 

Şehrin geneli zikzaklı ama bir Yeşilyurt gençleri doğru istikamet üzerinde mi ilerliyor acaba?’ Diğeri gibi bu sorularda kalsın bu köşede.

Ve dahası kim bu şanslı insanlar, belediye piyango tam biletinin vurduğu talihlilerin nasıl-hangi kriterlere uygunlukta seçildiği ise yine ayrı bir tartışma ve yazı konusu olmaya aday. Konserlere-gezmelere adapteli ortaya çıkan toplumun elitileri, ağır ekonomik krizin yaşandığı şu dönemde Mersin turunun doğrusu kişi başına maliyetinin sınıfsal üstünlüğünü ortaya çıkarmakla birlikte, muhtemeldirki şehrin burjuva kesimine yapılmış bir jest gibi görülüyor. Fotoğraf karelerini alıp incelediğimizde üst baş, kılık kıyafeti son derece modern –seçilmişler– verisini otomatikman elimize vermeye yetiyor zaten. Yani, Beylerderesi’nin hayatında geçmemiş insanlar değil Mersin’e gidenler. 

Veya Malatya’nın banliyöleri denilen yolun altı Taştepe, Melekbaba, Çarmuzu kesiminden olmadıkları kesin. Pütürge’nin bir dağ köyünden kimsenin bu etkinliğe dahil edilmediğinden de adım gibi eminim. Yada Arguvan’ın veya Kale’nin varoş kesiminden. Diyeceksinizki Yeşilyurt belediyesi sınırlarında yaşayanlar faydalanabilir. Eyvallah. O vakit Porgalı’dan da kimsenin olmadığı kesin, Kozluktan’da, hatta Tecde’den bile yoktur kimse. İddaya girerim ki Fahri Kayahan sınırları dışına taşmış bir şölen değil bu yerli turizm tamdansı. 

Örneğin Ağrı belediyesinin hiç deniz görmemiş çocukları deniz görmeleri için İstanbul’a getirmesi benzeri bir etkinlik olsaydı keşke. Hiç köyden çıkmamış kadınlarımız kızlarımız var. Onlara yönelik bir faaliyet alanı oluşturulsa…

Geçen Ocak ayında Pütürge kaymakamı Sn. Batuhan Taşgın katkılarıyla yatılı bölge okulu (Yibo) öğrencilerini, bizat benimde katılım gösterdiğim Malatya’da ‘Eren Bülbül’ filmine getirdik. Hayatında hiç sinemaya gitmemiş öğrencilerin yüzlerindeki o ifadeyi görmenizi isterdim. Hiç köyden çıkmamış çocukları sinema filmi ile buluşturmanın keyfini anlatamam. Üstelik çok düşük maliyetlerle yapılan bir programdı. 

Diğer soru ise; neden Mersin? Kendi coğrafyamızda gezilecek, keşfedilecek onca yer var iken 3 otobüsü insan doldurup Mersin’e göndermekte ayrı bir paradoks. Geçen Malatya’dan bir gezi ekibi Pütürge’nin Yandere (Haydaran) köyünde bulunan Karapınar’ı ziyarete gelmişti. Nemrut dağının eteklerinde Dünyanın en nezih güzel alanı, suyun sesi gürül gürül atmosfere karışıyor. Doğal akustik bir yeryüzü konseri. Su nedamet demek. Çağlayanın köpüklü akışında hayatın tatlarını hissediyorsun. Neden buraların tanıtımını yapmıyoruz da, bir çuval parayı dökerek Mersin’lere kadar uzanıyoruz. ‘Herkes gider tersine biz gideriz Mersin’e’ örneğinde gibi kendi memleketimizi ne zaman göreceğiz acaba? Pütürge’de henüz insan ayağının değmediği yerler var. Gelin hep beraber keşfedelim buraları. Eşsiz bir cennet Arapgir’e ne olmuş? Doğanyol’un Fırat kıyıları Mersin’e 10 çeker. Diğer gezilmesi gereken noktaları ise saymıyorum şimdilik. Malatyanın her bir köşesi ayrı bir cennet. Mersin’liler Malatya’ya bir kafile gönderiyor mu? Yok! Hiç ihtimal dahi vermiyorum buna…

3 otobüslük bu anneli kızlı kafile gitti gitmesine de, kamp alanını kim ayarladı, ayrılan bütçe, yol, konaklama masrafları, bir otobüs bileti kişi başına Mersin’e şu anda 400 TL olduğuna göre, her otobüs 46 yolcu kapasiteli olması, 46×3= şoförlerle birlikte 140 kişiye tekabül ediyor, sırf gidiş-dönüş bilet ücretleri dahi 56 bin TL tutarı mevcut. O da yemek, konaklama, kamp alanında kaç gün kalacakları haricinde sadece yol parası.

Dolayısıyla bu yazıyı yazmamın nedeni; bebeğine bez mama alamayan anneler var, mazot alamadığı için tarlasını süremeyen çiftçiler tanıyorum. Temel ihtiyaçlarını karşılayamayan ailelerin sayısı had safhada. Eğitim sorunu yaşayan çocuklarımız var. İnsanlarımızın krizden geçtiği, yozlaşma halinin olağanlaştığı ve dış politikanın yalpaladığı toplumsal çöküş katmanları üzerinde, git gide her alanda inişe geçtiğimiz buhranlı sürece tamamen çok aykırı bir girişim olduğu için. 

Çünkü hayatın olağan akışı karşısında bir gelecek var ve her koşulda toplum dengelerini muhafaza etmek üzerine tüm bilançolarımızı inşa etmeliyiz. 

Malatya önemli bir şehir, içinde bulunduğu tatsız halden biraz nefes alabileceği umut verici projelerle, fakir fukarayı da gözeteceğimiz, bu zorlu süreci hep birlikte atlatmak üzere birbirimize dayanak olmanın gerektiğinin bir daha buradan altını çizmek istiyorum. Küçük azınlık bir kesim mutlu olacak diye herkesin hayal kırıklığını yaşıyacağı bir ortam tehlikelidir. Oysa Malatya’nın gerçek bir varlık yokluk kavgası olmalıdır; o da her geçen günün ve harcanan her kuruş kaynağın telafi edilemez kıymeti üzerinden yapılması gayretiyle. Gerisi boş, gerisi hikaye… Lütfen bu tür organizasyonlar yaparken bir değil bir kaç kez düşünelim. Ve lütfen Ahmet Bayduz’u da artık ya milletvekili yapın yada bakan. Sanki Malatya gençlik menşeli politizeye bir gömlek bol geliyor. Yada Malatya’nın Fahri lideri. Ne bileyim bir şey yapın işte. Arkamda 100 bin genç var diyen biri için temennimiz bu yönde. 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu