Köşe Yazıları

İSTANBUL’UN FETHİNİ ANLAMAK

29 Mayıs 2024 İstanbul’un fethinin 571. yıldönümü… Bütün cihangir hükümdarların hayallerini süsleyen İstanbul,II.Mehmet tarafından fethedilmiş ve Osmanlı Devletininbaşkenti yapılmıştır. “Fethi” gerçekleştiren Fatih Sultan Mehmet ve Fetih ordusu mensuplarına Allah’tan rahmet diliyorum. Niyazımız, mekanları Cennet olsun. 

Ne anlam ifade ediyor bu Fetih bizim için?

Öncelikle bu Fethin, bugün insanlığın muhtaç olduğu barışın, mutluluğun, insanca yaşamasının, yeryüzü zenginliklerinden adilane bir şekilde yararlanmasının yolunun açıldığının örnekliği olduğunu belirtelim.

Bu bağlamda Fetih öncesi surlar içinde (bir avuç azınlık hariç) hayat İstanbul halkı için çekilmez bir işkence idi adeta. Doğu Roma’nın devlet gücünü arkasına alan Katoliklerin baskıları sonucu Ortodokslar için cehennem olmuştu sur içinde yaşamak. Yaşanan zulmü anlatan o meşhur fıtrata uygun cümle; “İstanbul’da Katolik kardinalinin külahını görmektense Türklerin Şeyh’ül İslam’ının sarığını görmeyi tercih ederim.” herkesin dilindeydi.  

Buna karşılık o tarihte Osmanlının başkenti Edirne’de toplumun yaşayışı, hayata bakışı ve hayatı anlamlandırması nasıldır? Onu da Fatih’in tebdil-i kıyafet ile esnafla yaptığı alışverişte görüyoruz…

Tanınmamak için kıyafet değiştiren Cennet Mekan II.Mehmet(Fatih Sultan), sabah namazı sonrasında yanında danışmanı olduğu halde yiyecek maddelerinin kalitesini ve narh durumunu, yani malların fiyat kontrolünü tetkik etmek maksadı ile Edirne sokaklarındadır… 

O günün şartlarında bir dükkâna girer.  Selam verdikten sonra: “… Yarım batman bal, yarım batman yağ ve yarım batman peynir veresiz…”

Dükkan sahibi isteklerinden birisini verir ve “Diğerlerini komşumdan alınız… Şükürler olsun ben siftahımı yaptım komşum henüz siftah yapmadı.” der. Fatih ücretini öder çıkar ve ikinci dükkana girer. Aynı şekilde kalan iki yiyeceği komşu dükkandan ister… O da bir isteğini yerine getirir ve ardından, “Komşum henüz siftah yapmadı. Onu da oradan alınız.” diyerek Fatih’e dükkanın kapısını gösterir. 

Bu durum karşısında Genç Padişah II. Mehmet Danışmanına döner: “Bu Millette yaşayan bu ahlaki istikamet var olduğu sürece, değil İstanbul’u dünyaları fethederim. Milletin ahlaki safiyetine halel getireceklere Allah fırsat vermesin.” diyerek geleceğe de bir not düşer. 

Fatih döneminin fıtrata uygun, dayanışmanın ve güvenin hakim olduğu dip diri bu toplumsal yapı ile günümüz Türktoplumunun durumunu mukayese ettiğimizde evirildiğimiz nokta ürküntü vericidir. 

İşte o fetih toplumundan Fatih ve İstanbul’u fetheden Fetih ordusu çıkarken, bugün her haber bülteninde güvenlik güçlerinin toplumu derinden sarsan dolandırıcı çeteleriyle mücadele ettikleri haberlerini kanıksadık adeta. Bu durum doğal olarak toplumsal çürümüşlüğün göstergesidir.

Günümüzde pratik ve teorik manada sosyal ve siyaset bilimi ile ilgilenenler, fetih toplumunun bugün nasıl böyle hastalıklıbir toplum haline evirildiğini, sebeplerinin ne olduğunusormak ve cevaplarını bulmak durumundadır. Bu konuda gerekli çalışmaları yapmak, bizim gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuzdur…

Fetih toplumu olmaya var mısınız?

Bunun için önce nefislerimizi terbiyeye ve yanı başımızdaki komşumuzu, kardeşimizi kendi nefsimize tercih etmeye var mıyız?  Toplumsal manada cevaplandırılması gereken temel soru budur…

Yazımızı bilge Lider Rahmetli A. Edibali’nin konu ile ilgili bir yazısının son cümlesi ile bitirelim. 

“29 Mayıs Fetih Gününün bütün insanlık âlemi tarafından barış, adalet ve mutluluk günü olarak kutlanacağı inanç ve duası ile Fetih Gününüzü kutluyoruz!”

Kalın sağlıcakla…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu