Malatya tarihinde ilk kez bir çıkmaz sokağa saplandı kaldı. Elbet bunda yöneticilerin etkisini gözardı edemeyiz. Amatörlük ve iş bilmemezlik iyice ayuka çıktı. 6 Şubat depremi ile birlikte taş üstünde taş kalmayan şehirde çokça şey konuşuldu, yazıldı, çizildi.
Bunların en başında da yöneticilerin halkla arasındaki kopukluğun dışa vurmasının yanı sıra siyasilerin toplum parametrelerini ıskalaması ve kimyası tamamen bozulan şehrin hikayesinin sürekli ertelenmesi oluşturuyordu.
Depremden bir müddet sonra yerel seçimler kapıya dayanınca doğal olarak yeni ve istikrarlı yönetici arayışı başladı toplum kataloğunda.
Önceki başkan Selahattin Gürkan’ın deprem sürecinde ulusal medyaya yansıyan bazı gafları ve milletvekillerinin ortak bir mutabakatta bir türlü buluşamaması, siyaset vasfının sürekli eksik yanlarıyla tanımlanması yeni isimlere başvurmayı arttırmıştı.
Halbuki toplumun %72’si “ farklı etnik, dinî ve mezhep gruplarına eşit davranılmayı bakmaksızın: adil, çalışkan, daha çok halkın sorunlarına parmak basan” bir başkan profili benimsiyor, talep ediyordu.
İstanbul’da bazı belediyelerde yardımcılık görevi yapmış Sami Er’in üstlerden Malatya’ya terfisini istediği bilgileri seçimden çok zaman önce Malatya kamuoyunun bilgi radarına takılmıştı velakin.
AK Parti genlerini iyi bilen, İstanbul’un en büyük ilçelerinden Fatih belediye başkanı yardımcılığı görevini üstlenmiş, üstelik Toki gibi ciddi bir kurumla yakınen bağlantıları bulunan adayın… yıkılmış bir şehrin restorasyonunda Er’in teknik tecrübesinin bazı destinasyonlarını ön plana çıkaracağı düşünülüyordu.
Lakin türlü eksikliklerle dolu Er kartviziti yine de Malatya için bir umut olarak ortaya çıkmış, özelikle şehirde güçlü bir tabanı bulunan Ak parti’nin öne süreceği aday teorik olarak Malatya ile özdeşleşeceği psikolojik alt yapı hazırlanmadan resmî aday onayı verildi.
Sami Er klasik yöntemlere bağlı olarak seçimi kazanmak adına il yönetimi ile iki güçlü aday karşısında seçim çalışmalarına start verdi.
CHP’li Veli Ağbaba gençleri kuşatan çok farklı seçim performansı ile sahaya inmiş, YRP’li Bilal Yıldırım toplumun özlediği ve talep ettiği tüm siyasi argümanları kullanıyor, bilakis sahayı aşırı bir dozda zorluyordu.
Ne olursa olsun Malatya seçmeni Ak Parti’den başka bir partiye oy vermeyeceği gerçeği Sami Er’in elini güçlendirmiş, bu nedenle çıkmış olduğu yerel bir kanal’da “kesinlikle kazanacağım”gibi seçim çalışmalarına -şerh koyacak- net ifadeler kullanmaktanda geri kalmadığı, profesyonelikten uzak bir çıkışa rağmen yine de ana taban oy verdi.
Aslında Parti programı dışında, “AK Parti tabanının gidecek başka yeri yok” klişe inanışına rağmen, seçim çalışmalarına pek dahil edilmemiş gibi gözüken fakat geri planda Sami Er’i hukuksal bilgisi ve bazı farklı stratejilerle itekleyip, üstelik kendini kanıtlamak babında “ne olursa olsun bu seçimi kazanmak isteyorum” diyen il Başkanı Namık Gören’in Malatya şehrine büyük sayılacak siyasi adımlarının tasarlanmasında, kadroların oluşmasında etkili rolü konuşulmadı bu süreçte.
Sami Er ise seçim çalışma mekanizmalarının merkezinde yer alan kamuoyu araştırmalarının nitelik ve niceliklerini tanımıyordu bile.
Tüm bu reel tablolar içerinde kabul edilen o gerçek dahilinde yani Ak Parti tabanının görevini yerine getirmesine bağlı olarak Er istanbul’dan terfili olarak yıkılmış, harabeye dönüşmüş bir şehrin belediye başkanlığını beklenilen oy’un çok altında az farkla kazanmayı başardı.
İlk olarak sadece seçimi kazanmaya odaklanan il Başkanı Gören ise istediğini almıştı lakin gerisini artık görevi devr’alana bıraktı.
İl başkanı Namık Gören rahat rahat işini yapsın maksadıyla elini şehre yabancı, bir çok denge hatta adresten bihaber çiçeği burnunda belediye başbakanı üzerinden çekince doğal formatta üç beş aylık bir “fetret dönemi” şehrin seçimden hemen sonra hızla ayağa kaldırılacağı umudunu bertaraf etti.
Mukabilinde tüm kamuoyu hızlı bir yönetim girişi hatta farklılığını hissettirecek beklentisi içindeyken selefi olduğu başkanla girdiği ağız dalaşı, peşpeşe patlayan yalan beyanatlarla bindiği dalı kökünden baltalamış, açıkçası 1 değil 3-0 yeni başlamıştı maça.
Üstelik maçın start düdüğünü çalmıştı hakem ama oyuncular yoktu bu kez. Sami Er tek başına çıkmıştı sahanın ortasına. Oyunculardan kastımız çalışacak ekip. “Kervan yolda düzülür” mantığıyla ekipsiz büyük bir sorumluluğu üstlenen başkan geçen günler/haftalar/ hatta aylar içerisinde Malatya halkının umutlarını da tüketiyordu.
Er yine de bu hazin ve derin boşluk içerisinde ekibini kuramadı. İstanbulda iken beraber çatıştığı bir kaç arkadaşını kendisiyle bazı önemli görevlerin başına geçmesi hususunda ithal etti ama yine de beklenilen verim çok düşük oranlarda kalmıştı. Artık Malatya kamuoyu ve oy veren seçmenin sesi açıkça yükseldiği bir dönem içerisine girildi
Bu esnada Er iki kez Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşısına çıkarak “efendim yapamayacağım, başaramayacağım” tamdansında affını istemesine kadar varıyor iş. Erdoğan kurt siyasetçi, adaylarının istifasının partide ve bölgede meydana getireceği yıkımı görebilecek kabiliyette. Bu nedenle istifa talebini elinin tersiyle geri çeviriyor Sami Er’in.
Bunların hepsi detaylı şekilde basına yansıdı.
Gerek Ak Parti genel merkezinin, gerek şehrin tüm konsensusuna sahip siyaset dehaları ile yerel siyaset alanında toplanan bazı mahfuz bilgiler ise Sami Er’in performansına sürekli (-) eksi not düşerek yukarıya rapor edilmesi sonrasında…
Mevcut tabanın küsmemesi, ufukta göz kırpan erken seçimde yeni bir hezimete mahal vermemek, Ak Parti kimliğinin en güçlü oldukları il’in birinde korumak adına yeni bir formül sahaya sürülmesi gerekiyordu.
O formül: süper Vali…
Erdoğan’ın en çok güvendiği adamı, gözbebeği hatta Erdoğan’a çok yakınlığıyla bilinen, başarılı, devletçiliği iyi bilen Vali Seddar Yavuz derhal şehrin hikayesine ortak edilmeliydi
Ak Parti 23 yıldır ülke yönetiminde. Tabiri caizse uçan kuştan haberdar. Türkiye’nin tüm şehir, ilçe, kasaba, köylerine kadar hakim olduğu geniş bir veri ağı var ellerinde. Başa geçirdiği elemanlarına sahip çıkma gibi kendine has öz bir felsefesi de var kuruluş amaçları arasında.
İlk etapta bu eksikliği gidermeyi Çevre ve Şehircilik bakanı Murat Kurum eliyle bastırmayı yeğledi.
Bakan bey sadece tek bir şehre odaklanamazdı elbet, Tüm ülkenin 81 ilinden yükümlü olduğunu biliyordu. Bu nedenle pasif kalmış, kamuoyu araştırmalarında iyi not alamamış, şehrin parametresini ıskalamış başkanı tolere etme yetkisi atanacak vali eliyle giderilmeliydi.
10 Temmuz 2024 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan Valiler Kararnamesi ile Vali Seddar Yavuz Malatya Valiliğine atandı. Yani Sami beyin görevi devr almasından tam 5 ay sonra.
Dolayısıyla aradan geçen o 5 ay’da elle tutulur hiç bir gelişme gerçekleşmemişti.
Gerek bakan Murat Kurum bu süre zarfında Malatya’ya ayırdığı özel mesai, gerek Vali Seddar Yavuz’un sahaya inmesi üzerine birikmiş deprem sorunlarını gidermede takviye vites hızında bir hareketlenme olduğunu söyleyebiliriz. Daha doğrusu Vali bey başkan Sami Er’in yapamadıklarını yapmakla işe başladı.
Başkan Sami Er ise bu süreçte Vali beyin gelmesi ile rahat bir nefes aldı denilebilir. Çünkü Vali hem valilik hizmetlerini yanı sıra belediyeciliği yürütme direksiyonunu da eline aldı.
Başkan burada kâğıt üzerinde tabiki belediye başkanı olarak -görülüyordu- olabilir. Ama asıl misyonu, görevi veya yaptıklarına bakınca Genel Sekreterlik vasfında bir konumda seyir ediyordu. Zaten sürekli -ikinci adam- vasfında kalmış birinin -birinci adam- olma çabası bir beden bol geldiği ortadaydı. Vali bey Sami Er’i bir nevi büyük bir depresyondan kurtardı. Tabiri caizse hızır gibi yetişti. Vali bey şayet yetişmeseydi başkana da Malatya şehrine de yazdık olacaktı.
Toplumun çoğunluğu Ak Parti’den inançlı ama çoğu yeni başkanla bu inancını yitirdi.
Sami Er kötü şöhretiyle kimlik tariflerinin uzağına düşmüş, aynı şöhret kaybı inanç buhranın bir anda Vali beyle tekrar dirildiğini gördük. Sokaktaki vatandaşla bir anket araştırması yapılırsa başkan’ı pas geçip hemen hepsinin Vali bey’e umut bağladığını göreceksiniz.
Seçilen başkan’ı pas geçerek başkandan 5 ay sonra göreve başlamış Vali beyle arasındaki büyük onay uçurumu ise bu yeni amorf yöneticiliğin klasik belediyeciliğin farkını ortaya koyuyor.
Araştırma toplumdaki umutsuzluğun boyutlarını da gösterecektir. Ama bu umutsuzluk öyle böyle bir umutsuzluk değil, ilk seçimde adayların artık tanımaya bağlı çok tepkisel bir süreç olacağı muhakkak.
Bu durumda depremde tuz-buz olmuş Malatya şehri halkından önce Sami Er’in Vali beye bir teşekkür borçlu. Öyle sıradan bir teşekkür değil, tam teşekküllü bir teşekkür. Yoksa üçüncü kez Başkan Recep Tayyip Erdoğan karşına çıkıp elini şehrin üzerinden çekmesi talebini yenilemekten başka şansı kalmayacağını biliyoruz.