Hakkari’ye yolu düşenler muhakkak görmüştür Hoşap kalesini. Van’dan sonra Başkale yolu üzerinde 60 km’de yer alır. Mistik bir yapı. Urartular’dan kalmış muazzam bir tarihi anıt. 

Van üzerinden Hakkari’ye giderken hemen yol üzerinde tüm görkemi ve heybetiyle sizi karşılar. 

Hoşap’ın bir de halk arasında özdeşleşmiş bir efsanesi vardır ki bölge halkı tarafından bu efsane hem tüm detaylarına kadar bilinir hemde özenlice anlatılır. Yolunuz düşerse bölge sakinlerinden hikayesini doğal haliyle dinlemenizi tavsiye ederim. 

Dönemin kralı bir gün eşi benzeri olmayan bir kale yaptırmak ister, sorar eder dönemin en ünlü mimarına ulaşır ve şu teklifte bulunur mimara. “Eşi benzeri bulunmayan bir kale yapacaksın bana” der. Mimar bu teklifi kabul eder ve derhal yapım aşamasına geçilir. Kale yapımı 10 yıl kadar sürüyor. 10 yılın sonunda mimar kralın karşısına çıkarak kalenin bitiğini ve anahtarlarını teslim etmek istediğini söyler. Kral; mimara, “yapmış olduğu kalenin günümüzde eşi benzeri var mı?” diye bir soru yöneltir. Mimar eserine güvenmiş olmalı ki “yoktur” cevabını verir. “O vakit bundan sonra eşi benzeri bir daha yapılmasın” der. Mimar kralın ne söylemeye çakıştığını anlar lakin iş işten geçmiştir bir kere. Ve mimarın o anda iki kolu bileklerinden kesilir. Çünkü bir daha ikincisinin yapılmaması gerekiyordur. “

Bu mesel’i neden anlattığıma gelince geçen günlerde sosyal medyaya dolaşıma giren yeni inşa edilen Malatya’nın kuşbakışı çekilmiş görüntülerini konuştuk-tartıştık hepimiz. Sosyal medya olumsuz onlarca yoruma neden oldu. 

Teşekkür ederiz, iyi olmuş, elinize-kolunuza-emeğinize sağlık diyenler hiç çıkmadı. Doğrusu içten bir teşekkür etmeyi borç bilirdik.  Ne varki servis edilen görseller karşısında Malatya’yı bilen tanıyan kitle şaşkına döndü ve elbette sitem etmeke sanırım haklıydı. 

Aslında öyle bir Malatya inşa edilecektiki ikincisi bir daha yapılmasın. Bu minvalde mimarın bilekleri tabiki kesilmeyecekti belki ama örnek olacak bir şaheser ortaya konulabilirdi örneğin. Üstelik vefalı Malatya ahalisi o mimara gider minnetlerini memnuniyetini bir şekilde bildirmesini bilirdi. 

Bölgede yeni ve marka bir şehir neden inşaa edilmesinki? Sadece biraz itina özveri samimiyet gösterilmesi yeterliydi. Lakin başlangıç ofsayt. Gelinen nokta fiyasko. Zamanın ruhuna aykırı bir şablon kullanılmış. Maalesef bu devasa fırsatı da ıskaladık. Rastgele, gelişi güzel yerleştirilmiş oftirikort binalar, estetik ve zerafetten yoksun küme çarpık imar ile modern bir gecekondu inşa ediyoruz.

E hadi hayırlı olsun diyelim bari…  

İşin ilginç yanı bu rastgele oturtulmuş avon şehir kültünün sorumlularının belirsiz durumda. Ortada ne bir muhatap, ne de bir yetkili ne de sorumluluk, bir tasnif kabul edici edici var. Sanki birilerinden gizli, el altından, yangından mal kaçırır gibi bir süreçle karşıkarşıyayız. Başka uzak şehirlerde, müsait genlerimiz yabancı birileri masa başında bir proje kurguluyor, yetersiz siyasilere dayatıp onaylattırıyor ve yapım aşamasına geçiliyor peşinden. Yaptım-bitti-oldu mantığı. Halk mı? Her zaman çokta önemli değil, boşverin onları geri planda görülüyor. 

Şimdi kalkmış diyorsunuzki biz yapıyoruz. Eyvallah efendiler yapıyorsunuzda “yapmak var-yapmak var.” Komün sisteminde kalma tek tip tabut modelini şehrin en kıymetli bölgesinde sergilemek şu şartlarda akılla izah etmek mümkün değil. 

Komün demişken adamların hakkını inkar etmeyelim. Stalin’in Kızıl meydanının bir fotoğrafınıda mı görmediniz hiç? 

Halbuki külüstür, hurda, gösterişsiz daha çok E tipi cezaevlerini andıran mevcut tarz yerine modern ülkelerdeki bazı şehirler örnek alınsaydı keşke. Keşke diyoruz çünkü balık baştan kokar. Örnekler o kadar çokki. Yahu uzağa gitmeye gerek yok, 2020 Elazığ sivrice depreminde yıkılan Doğanyol ilçesinin yeni konseptini bari önünüze koysaydınız. Hakkını teslim edelimki Öznur Çalık’ın reaksiyonu sonuç verdi ve orda kendini kanıtladı. Yeni yüzyıla yakışır;, bizi-Doğunun Paris’i kaynağını temsil edecek, yarınlara hitap eden ilgili yapılarla şehrin tüm silüetin değiştirmek için büyük bir fırsat tamda tıpış tıpış ayağımıza  gelmişti. 

Şimdi kalkmış diyorsunuzki yapıyoruz, yapıyoruz, yapıyoruz…  laylaylom… Ne yapması. Labirentten farksız yeni şehir içeriğinin halen bir şaka olduğunu düşünenlerdenim. Umarım şaka yapıyor birileri