TOPUNUZ BİR MEVLÜT ASLANOĞLU ETMEDİNİZ (!)

Pütürge Şiro çayını duymayan yoktur sanırım. Çayın bu yönünde Doğanyol’a uzanan Şiro kıyısı boyunca devam eden köy grupları, bir de çayın öbür yakasında kalan 7 köyümüz bulunur. Özellikle baharda Şiro taştığında bu tarafa geçmek nerdeyse imkansızdır. Çocukluğumuz; karşı tarafta yaşayanların çay’ın bu yakasına geçmek için verdikleri mücadelenin anlatıldığı efsaneleri dinlemekle büyüdük. 

Çünkü ana ulaşım yolu bu tarafta ve herhangi bir şehre, hastaneye veya ihtiyaçlarını karşılamak için yine çayın bu yakasına geçmek mecburidir.

Köprü veya uygun bir geçit olmayınca düşünün artık. 

Bir gün çayın üzerine köprü yapılacak dediler, önce kimse inanmadı. Onlarca hükümet, başbakan, milletvekili gelmiş-geçmiş Şiro üzerine bir köprü yapmak kimsenin aklına gelmemişti. Kocaman vinçlerin çayın tabanına yaklaşık 15 m derinliğinde çaktıkları demir kazıklar üzerine köprü yapımı başladı. Bir kaç ay gibi kısa sürede yapımı tamamlanmıştı. 

Köprü geçidi 7 köyün kaderinde bir devrim niteliğinde olduğu gibi üstelik Kale bağlantı yolu da aktif hale geliyordu. Binlerce yıldan sonra çayın öbür yakasındaki insanlar medeniyete, gerçek hayata, ulaşıma kavuşmuştu. 

Bir hayır sever çıktı, köprü masraflarını üstlendi ama köprünün arkasındaki asıl kahraman o dönem milletvekili olan Mevlüt Aslanoğlu idi, çok geçmeden Aslanoğlu ismi bölgede bir marka haline geldi. 7’den 70’e herkes tanıyordu. 

Zamanlar girdi araya, bir çok siyasetçi geldi geçti, ne yazık bir Mevlüt Aslanoğlu daha yetişmedi Malatya’da. 

Ak Parti’den de, CHP’den de…

Ak Parti’nin o ihtişamlı, kudretli dönemlerinde dahi milletvekilleri pasif, sönük, toplumun gönlüne dokunma referansına ulaşamadılar. 

Şehri yalnız bıraktılar, şehre sahip çıkamadılar. Toplumun ısrarcı olduğu başlıkları önemsemediler hiç. Popülist söylemlerle geçiştirip gittiler her seferinde. 

İç kavgalar, toplumun insiyatifini görmeyen negatiflikleri, “küçük dağları ben yarattım” halleri, mental yorgunluklarıyla sadece isimleri kaldı parti ajandalarında.

Özelikle Ak Parti milletvekilleri arkasındaki kitleye rağmen kendi sınavında kaybetti her biri. 

Bu kayıpların sonucunu; 24 Ocak 2020 Sivrice ve 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinde keskin bir şekilde hayatlarımızı paramparça ederek yaşadık!

İsimleri tek tek sayma gereği duymuyorum. 

Hepsi…

Babacan’ı, Koca’sı Ölmeztoprak’ı, Tüfekçi’si, Fendoğlu’su, Ağbaba’sı ve öncekileri…

Şu sıralar Malatya’da en popüler isim Ağbaba bile Aslanoğlu’nun yanında esamesini okumak ruhuna saygısızlık olur. 

Hele bir dönem şehrin dengelerini konsolide eden Öznur Çalık daha fazlasını yapabilirdi, yapmadı. Şehri sahipsiz bıraktı. 

Selahattin Gürkan’ndq aynısı, tüm görüş fraksiyonlarına eşit formunu şehrin ana arterlerine aktaramadı. Kalıcı bir birliktelik sağlayamadı. Yarım bıraktı her şeyi.  

Kalakaldı elde bitkin, fakir, yorgun, ekonomik krizlerden felç olmuş, umutsuz bir halk tebası. 

Birde yerle yeksan olmuş, kırk yıldır bitirilemeyen kuzey çevre yolu ile Malatya’nın pert olmuş şehir kütlesi kaldı kucağımızda. 

Aslanoğlu’nun tek icraatı köprü değildi elbet. Malatyaspor’a sahip çıkışı, o dönemde tüm muhtar evlerine internet hattı bağlatması, meclise kayısı için döktüğü gözyaşı, Chp milletvekili olmasına karşın tüm toplumla eşit ilişkiler kurması, iyi bir ekonomist olduğu, sürekli toplumla iç içe olması, siyasi kişiliği ve geriye bıraktığı siyasi mirası’nın eksikliğini ancak şimdi fark ediyoruz

Samimiyet, ciddiyet olmayınca farkında mısınız hiç birimiz hayır görmüyoruz. Hep sorunların etrafını dolaşıp duruyoruz kendi etrafımızda. Kafalar sanki duman altı. Halk’ın hissettiği siyasi eksiklik trajik bir mesele. 

Aslında mevcut isimleri tartışmak dahi cazip gelmiyor artık bana. 

Malatya siyasilerinin geldiği şu haline bakın hele, şehrin öngörüleri kaybolmuş, bir dönem o aranılan roteriği tümden rafa kaldırılmış. 

Siyasi zümrenin hiç bir sorunu yokmuşçasına gibi şimdi oturmuş mevcut il başkanı Namık Gören’i hangi ayak oyunları ile ekarte eder, yerine Hakan Kahtalı gibi demode olmuş bir figürü nasıl monteleriz derdine-kavgasına düşmüşler! 

Vah… Vah…

Tek sorun bu mu, başka derdiniz yok değil mi?

Doğru ya Helsinki’de yaşıyorsunuz hepiniz!

Allah aşkına Kahtalı dediğiniz adamı hangi özelliği ile tarif edeceksiniz? Ne diye pazarlayacaksınız, hangi argümanla dayatacaksınız bu topluma?

İyi ihale almayı biliyor, il başkanı ve Milletvekili iken bayağı zengin oldu, Bir Damla Malatya şeker fabrikası stoklarına çöktü mü diyeceksiniz? 

Gerisi “fareli köyün kavalcısı” gibi bir estörmanın peşine takılmış gidiyorlar. 

Ancak toplantılar, özel günler, şurda buluştuk, burda istişare ettik, bir araya geldik, falan başkanı ağırladık, filan başkana hayırlı olsuna gittik harici hangi restorasyonel kaldı elinizde? 

Yetmezmiş gibi birde Toki’ci-Mokici diye önceden parlatıldı ama bilgi ve tecrübesi Türkiye siyaset ortalamasının çok altında, liderlik vasfından yoksun birini getirip diktiler başımıza. Patladı ha patlayacak bir balon. İyice koca bir hayal kırıklığına dönüştü her şey. 

Hani değişim-dönüşüm yapacaktınız?! Ne oldu bizim o iş? Bazı ilçelere “ilçe başkanı” diye diktiğiniz adamlardan haberiniz var mi? Daha bir ilçe başkanlarına gücünüz yetmiyor sizin. Hani şu akçeli, rant, ihale işlerini terk edecektiniz. Az toplum hassasiyetlerini gözetecek, sahip çakacaktınız garip gurrebaya. Hepsi koca bir yalan değil mi? 

Gel-git başkanım… Başkanım ha başkanım!

Batsın sizin “başkanım başkanım” anti homojen yalakalık dolu saçmalıklarınız, bir türlü bitmediler. Elini sallasan başkana değiyor. Ne –başkan– meraklısı bir milletmişiz be! Memlekette borsası çökmeyen tek şey başkan. 

Evet, şimdiki mevcut siyasilerden farklı, ana kodları belirgin, duruşu sağlam, bu topraklar üzerinden sessiz sedasız bir Mevlüt Aslanoğlu fırtınası esti geçti. Belki zamanı değil ama “nerden çıktı bu yazı?” derseniz bakıyoruz sağa sola, elle tutulur hiç bir şey olmayınca çıkıyor işte bir şeyler. 

Aslanoğlu’nun ruhu şad olsun. Sessiz, polemiksiz, çatışmasız, kendine has siyasi tarzıyla Malatya’da ardında iz bırakarak ayrıldı aramızdan. 

Gerektiğinde taşı gediğine koyan bir Aslanoğlu

Herkesle iletişim kurabiliyordu, teknokrattı, şehir değerlerini gözetiyordu, şehirle ilgili hücumlara  ani cevabı olan, kondisyonu yüksek, üstüne üstüne gidebilen bir siyasetçiydi Aslanoğlu!

Tipik bir CHP’li değil, orijinal bir Malatya’lı gibi davranan…

Bakıyoruzda şimdi her şeyin fakiri olduk. Siyasetçinin, adamın, dürüstlüğün, mertliğin fakiri. 

İster kızın, ister darılın, ister “bakın bakin bize vuruyor ha düşmandır-muhaliftir, marjinaldir”diye mimleyin. Ne dersiniz deyiniz. Tek bir gerçek var: toplum bertaraf halde ve sizler bunu görmek istemiyorsunuz, diyeceğim o ki sınıfta kaldınız beyler. Sözün özünde diyeceğiniz tek şey: “ulan topunuz bir Mevlüt Aslanoğlu etmedi.” Etmediniz işte. 

Gerisini varsın siz düşünün, yaralar çok ilacı elinizde getirmiyorsunuz. 

NotMevlüt Aslanoğlu’lu ile başımdan geçen bir anımı anlayacağım. O sıra Tavşantepe mevkinde bulunan bir yakınıma ait akaryakıt istasyonundayız. Mütevazı bir araç geldi, tek başınadır, içinden biri çıktı selam verdi, aldık. Benzinlik yan tarafında bulunan sebzeliği görünce sordu bize, bize ait deyince sebzeliğe doğru yöneldi. Bir kaç domates biberle geri döndü. Bunlardan bize yemek yapmak istiyorum dedi. İzniniz var mı? Ne demek dedik bey abi. Yeterki siz yemek yapın. Melemen yapmayı düşünüyorum. Ardından melemen olmaz deyip aracına binip gitti, meğer kasap’a uğramış. Toplam da dört kişiydi. Bir kg kuşbaşı ile geri döndü. Ceketini çıkardı, kollarını sıvadı, kravatını katladı. Bir güzel yemek yaptı bize. Yemek yerken ancak sorabildik. Kimsiniz, necisiniz diye… Tabi  o sıra siyasetle, siyasetçiyle pek haşır neşir değiliz. Ben Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu dedi. İşte böyle siyasetçiler gördük biz. 

Etiketler:

Yanıt yok

Bir yanıt yazın