İSTANBUL (AA) - Karahan, yılın 1. Enflasyon Raporu'nun tanıtımı amacıyla ilk kez, İstanbul Finans Merkezi'ndeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yerleşkesi'nde düzenlenen bilgilendirme toplantısında konuştu.

Orta vadeli tahminleri oluştururken "enflasyon görünümünde kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşu sürdüreceklerini" esas aldıklarını dile getiren Karahan, ayrıca ekonomi politikalarındaki eş güdümün artarak devam edeceğini tahminlerine yansıttıklarını söyledi.

Karahan, "Bu çerçevede 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 24 seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. 2026 yıl sonu için yüzde 12 olan enflasyon tahminimizi ise koruduk. Enflasyonun 2027 yılında yüzde 8'e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 seviyesinde istikrar kazanmasını hedefliyoruz. Tahmin aralıklarının alt ve üst noktaları 2025 yılı için yüzde 19 ve yüzde 29, 2026 yılı için ise yüzde 6 ve yüzde 18'e karşılık gelmektedir." diye konuştu.

"Bu revizyon para politikası duruşuna ilişkin herhangi bir gevşeme sinyali taşımıyor"

Fatih Karahan, bu yıla ilişkin tahmin güncellemesinde para politikasının görece etki alanı dışında kalan unsurların belirleyici olduğunu kaydederek, şunları kaydetti:

"Güncellemenin detaylarına baktığımızda öne çıkan unsurlardan biri TÜFE sepeti hizmet grubunun ağırlığındaki artış oldu. Bu değişiklik bir önceki tahminimizi mekanik olarak 0,8 puan yukarı çekti. 2,2 puan tahmin güncellemesinin 0,5'i gıda enflasyondaki varsayımımızdaki işlenmemiş gıda kaynaklı güncellemeden geliyor. Yönetilen ve yönlendirilen fiyatlardan kaynaklanan 1,7 puanlık güncellemenin önemli kısmında ise sağlık muayene katılım paylarının artışı etkili oldu. Bu revizyon para politikasının görece etki alanı dışındaki unsurlardan kaynaklanıyor. Bu nedenle para politikası duruşuna ilişkin herhangi bir gevşeme sinyali taşımıyor. Nitekim 2025 tahminimizdeki güncellemenin beklentiler üzerinden gelebilecek muhtemel ikincil etkilerinin parasal duruştaki sıkılıkla telafi edileceği bir görünüm altında 2026 tahminimizi değiştirmedik."

"Enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz"

TCMB Başkanı Karahan, para politikasındaki kararlı duruşlarının, "yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme" vasıtasıyla dezenflasyon sürecini güçlendirmeye devam edeceğini belirtti.

"Temkinli duruşumuzun sürmesiyle enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz." diyen Karahan, bu süreçte finansal koşullardaki sıkılıkla beraber talep koşullarının enflasyondaki düşüşe desteğini sürdüreceğini vurguladı.

Karahan, hizmet enflasyonu katılığındaki çözülmenin ve enflasyon beklentilerindeki düzelmenin belirginleşmesiyle enflasyon ana eğilimindeki gerilemenin 2025'te de devam edeceğinin altını çizdi.

"Enflasyonda belirgin ve kalıcı bozulma öngörürsek para politikası araçlarını etkili şekilde kullanırız"

Fatih Karahan, para ve maliye politikalarının artan eş güdümünün bu sürece katkı sağlayacağını ifade ederek, şöyle devam etti:

"Para politikasındaki sıkı duruşumuzu enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz. Politika faizini, öngördüğümüz dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirliyoruz. Bu süreçte enflasyon gerçekleşmelerini, ana eğilimi ve enflasyon beklentilerini göz önünde bulunduruyoruz. Politika kararlarımızı enflasyon görünümü odaklı, ihtiyatlı ve toplantı bazlı bir yaklaşımla alıyoruz. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörmemiz durumunda para politikası araçlarını etkili şekilde kullanacağız. Bir kez daha altını çizmek isterim ki fiyat istikrarı, sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşulur. Dezenflasyon sürecinde enflasyonu belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz."

"Küresel ticaret politikalarına dair belirsizlik önemli ölçüde yükseldi"

Dezenflasyon sürecinin devam ettiğini belirten Karahan, makroekonomik göstergelerin de bu süreçle uyumlu şekilde ilerlediğini kaydetti.

Karahan, iç talebin enflasyondaki düşüşü destekleyecek seviyelere geldiğini ve enflasyon ana eğiliminin düşüş trendinde olduğunu değerlendirdiklerini söyleyerek, para politikasındaki sıkı duruşun dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde sürdürüleceğini bildirdi.

Küresel büyüme görünümünde önceki rapor dönemine paralel olarak kademeli toparlanma öngörülerini koruduklarını ifade eden Karahan, "İmalat sanayi ve hizmetler sektörleri arasında önceki rapor döneminde gözlenen farklılaşma sürmekte. Öncü göstergelerse imalat sanayisinde aşağı yönlü risklerin arttığına işaret ediyor." ifadelerini kullandı.

Karahan, son dönemde küresel ticaret politikalarına dair belirsizliğin önemli ölçüde yükseldiğini gözlemlediklerinin altını çizerek, korumacı eğilimlerin artması, küresel ekonomik politikalarına yönelik belirsizlikler ve jeopolitik risklerin küresel ölçekte büyüme üzerinde aşağı yönlü, enflasyon üzerinde ise yukarı yönlü riskleri artırdığına dikkati çekti.

"Küresel ölçekte enflasyondaki atalet zayıflamakla birlikte devam ediyor"

Fatih Karahan, küresel talep görünümü, jeopolitik riskler ve arz yönlü faktörlerin emtia fiyatları üzerinde belirleyici olmaya devam ettiğini söyledi.

Küresel gelişmelerin son dönemde Brent petrol fiyatları üzerinde oynaklığı artırdığını belirten Karahan, enerji dışı emtia fiyatlarında ise sınırlı artışlar görüldüğünü kaydetti.

Enflasyon görünümlerine bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının faiz indirimlerini sürdürdüğünü dile getiren Karahan, "Küresel ölçekte enflasyondaki atalet zayıflamakla birlikte devam ediyor. Enflasyon görünümüyle maliye ve ticaret politikalarına ilişkin belirsizliklerin artması nedeniyle merkez bankaları yukarı yönlü risklere daha çok vurgu yapıyor. Bu görünüm altında piyasa fiyatlamaları da hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde 2025 yılında faizlerin daha yavaş indirileceğine işaret ediyor." diye konuştu.

"Büyümenin kompozisyonundaki dengeli seyir devam ediyor"

Karahan, 2024 yılının üçüncü çeyreğinde yurt içi talebin yıllık büyümeye katkısının eksi 0,1 puan ile sınırlı düzeyde negatif olurken, net ihracatın büyümeye pozitif katkısının artarak 2,2 puan olduğunu ifade etti.

Böylece, büyümenin kompozisyonundaki dengeli seyrin devam ettiğini dile getiren Karahan, şöyle konuştu:

"Yılın dördüncü çeyreğine ilişkin mevcut üretim göstergeleri iktisadi faaliyette ılımlı bir toparlanmaya işaret etmekte. 2024 yılının ikinci ve üçüncü çeyreklerinde gerileyen sanayi üretimi kasım ayı verileriyle son çeyrekte yeniden artışa geçti. Hizmet üretim endeksi ise sanayi üretimine kıyasla çeyreklik bazda daha düşük bir artış gösterdi. Bildiğiniz gibi bu endeks aynı zamanda hizmet sektöründeki talep ile doğrudan ilişkili. Endeks, 2024 yılı boyunca hizmet talebinde yatay bir seyre işaret etti."

Mal talebine ilişkin göstergelerin de yurt içi talepte ılımlı seyrin devam ettiğini gösterdiğine işaret eden Karahan, bu dönemde, perakende satış hacim endeksinin çeyreklik olarak artış kaydettiğini, bununla birlikte, altın hariç artışın daha sınırlı olduğunu gördüklerini bildirdi.

Karahan, son dönem verilerinin, kartla yapılan reel harcamalarda ivme kaybına işaret ettiğini belirterek, bu göstergelerin yanı sıra firma görüşmelerinden elde ettikleri saha gözlemlerinin de iç talepteki ılımlı seyri teyit ettiğini ifade etti.

Bu çerçevede, mal ve hizmet talebine ilişkin verilerin bir bütün olarak, talep koşullarının enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelerde olduğuna işaret ettiğini anlatan Karahan, "Farklı yöntemlerle hesapladığımız ve grafikte açık renklerle belirtilen göstergeler, çıktı açığının 2024 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren negatif bölgedeki seyrini sürdürdüğünü gösteriyor. Bu noktada altını çizmek isterim ki sıkı para politikamız sonucunda iç talepteki dengeli seyir sürecek." değerlendirmesinde bulundu.

TCMB Başkanı Karahan, çıktı açığının, gelecek dönemde negatif bölgede seyrederek, dezenflasyon sürecinin önemli bir bileşeni olmaya devam edeceğini belirtti.

İç talepteki dengelenmeyle uyumlu olarak cari işlemler hesabında belirgin bir iyileşme gerçekleştiğine dikkati çeken Karahan, şunları kaydetti:

"2024 yılının üçüncü çeyreğinde, cari açığın milli gelire oranı yüzde 0,7 seviyesine geriledi. Dördüncü çeyrekte de birikimli cari açığın benzer seviyelerde seyretmiş olduğunu tahmin ediyoruz. Önceki sunumlarda da belirttiğimiz gibi, parasal sıkılaştırma dönemlerinde, cari dengede düzelme oluyor. Önümüzdeki dönemde ise cari açıkta bir artış bekliyoruz. Ancak söz konusu artış sıkı parasal duruşumuzun etkisiyle sınırlı olacak. Milli gelire oranla cari açığın 2025 yılında tarihsel ortalamasının altında seyretmeye devam edeceğini öngörüyoruz."

Karahan, haziran ayında başlayan dezenflasyon sürecinin devam ettiğini vurguladı.

Tüketici enflasyonunun ocak ayında yüzde 42,1'e gerileyerek, mayıs ayındaki tepe noktasına kıyasla önemli bir düşüş gösterdiğini ve son rapor döneminden bu yana enflasyon gelişmelerinin öngörülerle uyumlu gerçekleştiğini ifade eden Karahan, enflasyonun ana eğilimindeki düşüşün son çeyrekte de devam ettiğini söyledi.

Karahan, dönemsel gelişmelere göre ana eğilim göstergelerin birbirinden farklılaşabildiğini belirterek, bu durumun, ana eğilimi farklı göstergeler üzerinden takip etmenin önemini ortaya koyduğunu aktardı.

Takip edilen tüm göstergelerin ana eğilimde kademeli bir yavaşlamaya işaret ettiğini dile getiren Karahan, şu ifadeleri kullandı:

"Bu dönemde, dağılım bazlı göstergeler, B ve C gibi dışlamaya dayalı göstergelere kıyasla daha düşük değerler aldılar. Ana eğilim ocak ayında ise öngörülerimizle uyumlu olarak yükseldi. Bu gelişmede, zamana bağlı fiyat belirleme ve geçmiş enflasyona endeksleme eğilimi yüksek hizmet kalemleri öne çıktı. Ocak ayında, tüketici enflasyonu üzerinde ücret, enerji fiyatları, yönetilen/yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamalarının yansımaları görüldü."

Karahan, ocakta yıllıklandırılmış ana eğilimin ise aralıktaki yaklaşık yüzde 30 seviyesinden, yüzde 34'e yükseldiğini ve yıllık enflasyonun altında kalmaya devam ettiğine dikkati çekti.

"Enflasyonun ana eğiliminin, ikinci çeyrekte tekrar yavaşlayacağını öngörüyoruz"

Karahan, "Enflasyonun ana eğiliminin, birinci çeyrekteki artışı sonrasında, ikinci çeyrekte tekrar yavaşlayacağını öngörüyoruz." dedi.

Ocak ayı dinamiklerini daha iyi anlamak adına, TÜFE'deki kalemleri duruma ve zamana bağlı fiyatlama gösteren gruplar olarak ikiye ayırdıklarını vurgulayan Karahan, şunları kaydetti:

"Eğitim hizmetleri gibi, fiyatlamaları yılın belirli dönemlerinde yapılan 'zamana bağlı gruplar', dayanıklı mallar gibi fiyatlama zamanlaması ekonomik koşullara göre yapılan 'duruma bağlı gruplardan' ayrışmaktadır. Ocak ayında, zamana bağlı fiyatlama yapan grupta daha yüksek bir fiyat artışı gerçekleşti. Nitekim, bu grubu yakından incelediğimizde, yıl içinde en yüksek artışın yönetilen ve yönlendirilen kalemlerin de etkisiyle ocak aylarında gerçekleştiğini görüyoruz.

İzleyen dönemlerde ise fiyat artışları daha zayıf oluyor. Duruma bağlı fiyat belirleyen kalemlerde ise fiyat artış oranı geçmiş yıla kıyasla daha düşük seyrediyor. Bu konudaki kutu çalışmamıza bakmanızı tavsiye ediyorum. 2024 yılının son çeyreğinde hizmet enflasyonunun yavaşladığını, temel mal enflasyonunun ise düşük seyrettiğini gördük. Ocak ayında temel mal fiyatları, yüzde 0,7 ile oldukça ılımlı bir artış gösterdi. Temel mal yıllık enflasyonu, döviz kurundaki istikrarlı seyir, emtia fiyatları ve talep koşullarının desteğiyle yüzde 24'lere gerilemiş durumda. Özellikle, dayanıklı mal grubu fiyatlarında ılımlı görünüm sürüyor."

Karahan, ocak ayında hizmet fiyatlarının ise kamu ve özel sektör sağlık hizmetleri öncülüğünde yüzde 10,3 ile belirgin bir artış kaydettiğini bildirdi.

Resmi sağlık muayene katılım paylarında 2017'den bu yana ilk defa artışa gidildiğini belirten Karahan, yüksek oranda gerçekleşen bu artışın ocak ayı tüketici enflasyonuna etkisinin 0,6 puan olduğunu, ayrıca düzenlemenin şubat ayı enflasyonuna sarkan etkilerinin de olacağını kaydetti.

Hizmetlerde aylık bazdaki yükselişe karşın, yıllık bazda düşüş eğiliminin sürdüğünü ifade eden Karahan, "Geçmişe endeksleme eğilimi güçlü eğitim ve kira gibi kalemler ise hizmet enflasyonunu yukarı çekmekte. Buradan hareketle, kira enflasyonuna ayrı bir parantez açmanın önemli olduğunu değerlendiriyoruz. Zira, kira enflasyonu, deprem, kentsel dönüşüm, demografik unsurlar, kira artış sınırlaması gibi nedenlerle de diğer hizmet kalemlerinden hem seviye hem de atalet açısından ayrışıyor. Kira enflasyonunun yüksek olmakla beraber yavaşlama eğiliminde olduğunu görüyoruz." diye konuştu.

Karahan, Perakende Ödeme Sistemi mikro verilerinin de bu gözlemi teyit ettiğini aktardı.

Nitekim, yeni ve yenilenen kira sözleşmelerindeki artış oranının düştüğünü belirten Karahan, ayrıca sözleşmelerdeki artış oranlarının, TÜFE'deki mevcut yıllık kira enflasyonunun altında kaldığını vurguladı.

"Ocakta aylık kira enflasyonundaki dönemsel artış, kira sözleşme yenileme oranındaki yükselişten kaynaklanıyor"

Karahan, ocak ayında aylık kira enflasyonundaki dönemsel artışın kira sözleşme yenileme oranındaki yükselişten kaynaklandığını söyledi.

Buna karşın, bu tür sözleşmelerdeki kira artış oranının ocak ayında da gerilediğini aktaran Karahan, şöyle devam etti:

"Özellikle temel mallarda olmak üzere tüketici enflasyonu üzerinde üretici fiyatlarından gelen baskının ılımlı olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda, üretici aylık enflasyonu, son üç aylık dönemde ortalamada yüzde 1,4 düzeyinde seyrederek temel mallardaki dezenflasyonu destekledi. Daha önce de vurguladığımız üzere, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının seyri, dezenflasyonun hızı açısından önem arz ediyor.

Enflasyon beklentileri, dezenflasyon patikamızın üzerinde seyretmekle birlikte, gerilemeye devam ediyor. Manşet enflasyondaki düşüşle tüm sektörlerin beklentileri kademeli bir biçimde geriliyor. Son dönemde, tüketici ve firmaların enflasyon beklentilerindeki gerilemenin belirginleştiğini izliyoruz. Nitekim, mart ayından bu yana hanehalkı enflasyon beklentileri 20 puanın, firmaların beklentileri ise 10 puanın üzerinde bir düşüş sergiledi. Para politikasındaki kararlı duruşumuzla beklentilerdeki düzelme devam edecek."

Karahan, politika faizini nisan-kasım döneminde yüzde 50 düzeyinde sabit tuttuklarını anımsattı.

Aralıkta, enflasyonun ana eğiliminde gerilemenin ve beklentilerle fiyatlama davranışlarındaki iyileşmenin devam ettiğini gördüklerini belirten Karahan, "Ayrıca, yurt içi talebin enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelerde olduğunu değerlendirdik. Bu saptamalar doğrultusunda, gerekli sıkılığı koruyacak şekilde politika faizini kademeli olarak yüzde 50'den yüzde 45'e indirdik." dedi.

Karahan, buna ilaveten, gecelik vadede borçlanma ve borç verme oranları arasındaki marjı daralttıklarını ifade etti.

Ayrıca ekonomik birimlerin beklentilerindeki ayrışma ve olası oynaklıklara karşı, parasal aktarımın etkinliğini makroihtiyati tedbirler ve likidite yönetimiyle desteklediklerini aktaran Karahan, şunları kaydetti:

"Sıkı parasal duruşumuzu desteklemek üzere kullandığımız araçları 3 ana grupta özetleyebiliriz: Mevduata yönelik düzenlemeler ile TL mevduatın payını artırmayı ve Kur Korumalı Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarını (KKM) kademeli olarak azaltmayı hedefliyoruz. Kredi büyümesine yönelik düzenlemeler ile kredi talebindeki dalgalanmaların önüne geçiyoruz. Üçüncü olarak da likiditeye ilişkin adımlarımız ile sistemdeki fazla Türk lirası likiditeyi yönetiyoruz. Piyasada oluşan likidite fazlasını zorunlu karşılıklar ve mevcut diğer araçlarımızı kullanarak sterilize ediyoruz.

Bu bağlamda, Türk lirası Depo Alım İhalelerini ve döviz ile altın karşılığı satım yönlü swap ihalelerini de kullanıyoruz. Ayrıca 24 Ocak tarihinden itibaren 4 hafta vadeli depo alım ihalesi düzenlemeye başladık. Bu yolla, sterilizasyon işlemlerinin vadesini uzatmayı hedefledik. Likidite koşullarını yakından izliyoruz. Araç setimizi etkili bir şekilde kullanmaya devam edeceğiz. Finansal koşullara baktığımızda, bileşik bazda mevduat ve ticari kredi faizleri yüzde 54, tüketici kredisi faizleri ise yüzde 64 civarında oluşuyor. Politika faizinde yaptığımız 5 puanlık indirim, mevduat ve kredi fiyatlamalarına beklentilerimiz ölçüsünde yansıdı."

"Tüketici kredisi büyümesinin ılımlı bir patikada kalmasını sağlayacağız"

Karahan, "Para politikası duruşumuz ve makroihtiyati çerçeve sayesinde mevduat faizlerinin seviyesi, Türk lirasına geçişi ve tasarrufları desteklemeyi sürdürüyor." ifadesini kullandı.

Kredi gelişmelerine bakıldığında ekim ve kasım aylarındaki ılımlı seyirden sonra dönemsel faktörlerin etkisiyle tüketici kredisi büyümesinin aralık ayında bir miktar hızlandığını ve bu hızlanmanın kredi kartı ve ihtiyaç kredisi kaynaklı gerçekleştiğini dile getiren Karahan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Söz konusu büyüme ocak ayında ise yeniden ılımlı bir seyre döndü. Tüketici kredilerinin, iç talepteki dengelenmeyi tesis edecek bir hızda seyretmesi kritik önemde. Bu nedenle tüketici kredisi büyümesinin ılımlı bir patikada kalmasını sağlayacağız. Ticari tarafta ise Türk lirası kredi büyümesi, aylık büyüme sınırları ve kredi talebiyle uyumlu. Diğer taraftan, devam eden güçlü yabancı para kredi talebi nedeniyle bu kredilerdeki aylık büyüme sınırını, ocak ayında yüzde 1'e indirdik.

Yabancı para kredilerindeki büyümenin, hedeflerle uyumlu bir patikada seyretmesini bekliyoruz. Sıkı parasal duruşumuz ve KKM bakiyesinin azaltılmasına yönelik uygulamaların etkisiyle Türk lirası varlıklara olan ilgi ve güven devam ediyor. Türk lirası mevduatın payı yüzde 60 seviyesine yaklaşarak tarihsel ortalamasına yakınsarken, KKM'nin payı yüzde 5 seviyesine geriledi. KKM hesaplarının toplamı 2023 ağustos ayında 140 milyar doların üzerine yükselmişti. Mevcut durumda bakiye 29 milyar dolara geriledi."

Karahan, KKM bakiyesinin azalmasının Türk lirası mevduat payını artırarak parasal aktarım mekanizmasını güçlendirdiğini ve Merkez Bankası bilançosu üzerindeki riskleri azalttığını kaydetti.

Söz konusu belirgin gerilemeye karşın son 12 ayda vadesi dolan KKM bakiyesinden dövize geçiş oranının yüzde 12 seviyesinde kaldığını belirten Karahan, KKM'nin mevcut seviyesi düşünüldüğünde, bu uygulamayı yıl içerisinde tüzel kişileri önceleyecek şekilde sonlandırmayı planladıklarını vurguladı.

"Türkiye'ye yönelik sermaye hareketlerinin olumlu seyrettiğini görüyoruz"

Karahan, "Son dönemde, küresel piyasalarda azalan risk iştahı ile birlikte sermaye girişleri yavaşlarken Türkiye'ye yönelik sermaye hareketlerinin olumlu seyrettiğini görüyoruz. Önümüzdeki dönemde sermaye girişleri, küresel gelişmelere bağlı oynaklık gösterebilir." dedi.

Yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin Türk lirasına olan güveninin artmasının rezervlere olumlu yansımaya devam ettiğini ifade eden Karahan, sözlerini şöyle tamamladı:

Ağustos ayından itibaren, sterilizasyon amaçlı satım yönlü swap işlemlerine başladık. 22 Mart ile 31 Ocak tarihleri arasında, brüt rezervler 42 milyar dolar artış gösterirken, swap hariç net döviz pozisyonumuz 130 milyar dolar iyileşti. 31 Ocak itibarıyla brüt rezerv düzeyimiz 166 milyar dolara, Swap hariç net rezervlerimiz, yurt içinde yaptığımız TL karşılığı döviz swapları da dahil ettiğimizde, 65 milyar dolara yükseldi. Sıkı para politikası duruşumuz, Türkiye'ye yönelik risk algısını olumlu yönde desteklemeye devam etti. Risk primi, jeopolitik gelişmeler sebebiyle oynak bir görünüm izlese de ılımlı seyrini sürdürdü."

"Verilere bakarsanız tüketici kredisi büyümesinin aylık limitlerin altında olduğunu görürsünüz"

Tüketici kredisi büyümesinin ılımlı patikada kalmasını sağlamak için makro ihtiyati tedbirin devreye alınıp alınmayacağının sorulması üzerine Karahan, şunları söyledi:

"Verilere bakarsanız tüketici kredisi büyümesinin aylık limitlerin altında olduğunu görürsünüz. Dönem dönem dalgalanmalar olabiliyor, kredi limitlerini sınırlandırdığını da görüyoruz ama çoğu zaman zaten politika faizi ve finansal koşullar tüketici talebini bizim istediğimiz ölçüde sınırlamaya yetiyor. Biz daha çok makro ihtiyati düzenlemeleri piyasa mekanizmasının işlevselliğini artırmak ve aktarım mekanizmasını güçlendirmek amacıyla kullanıyoruz. Uygulamaya bu amaçla koyduk ama para politikasındaki sıkılığı belirlerken her zaman ana aracımız politika faizi. Bu bugüne kadar böyle oldu, bundan sonra da yine aynı olacaktır. Ama ani sermaye hareketlerini tetikleyici gelişmelerin yaşandığı ya da beklentilerin kırılgan olabildiği dönemlerde bu düzenlemelerin faydasını da gördük, dolayısıyla bir süre daha bu düzenlemeleri tutmak istiyoruz. Özetlemek gerekirse, bunları üç amaç için kullanıyoruz; bir tanesi KKM'nin kontrollü bir şekilde azaltılması ve Türk Lirası mevduat payının artırılması, burada epey bir mesafe kat ettik, diğeri dezenflasyonla uyumlu kredi büyümesinin sağlanması ve üçüncüsü de fazla likiditenin sterilizasyonu."

"Revizyonun yukarı yönlü olması herhangi bir şekilde para politikasında duruş değişikliğine işaret etmiyor"

Karahan, tahmin güncellemesinin kaynakları ile ilgili bilgi vererek, "Öncelikle şunu tekrar vurgulamak istiyorum; burada revizyonun yukarı yönlü olması ya da yüksek olması herhangi bir şekilde para politikasında duruş değişikliğine işaret etmiyor, herhangi bir şekilde ekstra gevşeme sinyali içermiyor." dedi.

Güncellemenin kaynaklarına işaret eden Karahan, burada TCMB'nin eşgüdüm içinde hareket ettiğini fakat kasım ayı raporunda sağlık güncellemesini hesaba katmadıklarını, bunun ekstra olarak geldiğini, ocak ayı beklentileri uyumlu gerçekleşse de tahminlere sağlık güncellemesini de geçirdiklerini anlattı.

Başkan Karahan, şunları kaydetti:

"Bunun dışında manşet olarak ocak enflasyonuna baktığımızda, burada bizim beklentimizle uyumlu geldi, piyasa biraz daha iyimserdi. Detaylara baktığımızda da aslında temel mallar yüzde 1'in altında, beklediğimizden biraz daha iyi, hizmette beklediğimizden belki çok az daha yüksek, burada sağlıktaki pay önemli oluyor. Bir de aslında ocak ayı enflasyonunda 30 baz puan kadar da, yani aylık enflasyon bazında, bu ağırlık güncellemesinin bir payı olduğunu hesaplıyoruz. Ocak ayı enflasyonunu değerlendirirken daha önemli olan kalem ana eğilim tarafı. Ana eğilime baktığımızda farklı göstergeler arasında ciddi bir ayrışma var. Burada işte B ve C gibi, dışlamaya bağlı metotlara baktığımızda bunların arttığını, yüksek olduğunu görüyoruz. Bunlar ürün bazında dışlama yapıyor ama ocak ayında, biliyorsunuz ocak ve şubat aylarında ve aynı zamanda temmuz ve ağustos aylarında, çeşitli sebepler nedeniyle bu iki endeks yükseliyor. Bu kesinlikle talep koşullarında bir gevşeme, fiyatlamada bozulma ya da beklentilerde bozulma yansıtmıyor, sadece mekanik bir artış. Diğer yandan diğer ana eğilimin göstergelerine baktığımızda daha ılımlı bir görünüm söz konusu, biz bunlara bu aylarda biraz daha önem veriyoruz çünkü tahmin performansı özellikle medyan açısından ana eğilim açısından tahmin performansı daha yüksek, burada biraz daha alımlı bir görünüm söz konusu. Yani ana eğilimde bir bozulma olmadığını değerlendiriyoruz."

"Faiz kararlarını verirken enflasyon gerçekleşmelerine ve ana eğilime bakıyoruz"

Başkan Karahan, faiz indirimlerine 250 baz puanlarla devam edilip edilmeyeceği, pas geçilme ihtimalinin olup olmadığı sorusuna şöyle yanıt verdi:

"Faiz kararlarını verirken her zaman olduğu gibi bundan sonra da enflasyon gerçekleşmelerine ve ana eğilime bakıyoruz. Bunları takip ederken de yurt içi talepte dengelenme, bunun göstergeleri, fiyatlama davranışları ve enflasyon beklentilerini yakından takip ediyoruz. Tekrar özetlemek gerekirse; talep koşulları dezenflasyonist seviyede, önemli olarak belki son toplantıdan bu yana netleşen bir gösterge enflasyon beklentileri... Bugüne kadar piyasa katılımcılarının beklentisi biraz daha olumlu seviyedeydi, bizim tahmin aralığımızın bir miktar üstündeydi ama sonuçta daha düşük seviyelerdeydi. Ama biz hep reel sektör ve hane altı beklentileri tarafındaki katılığa vurgu yapıyorduk, burada baktığımızda reel sektör beklentileri bir önceki toplantıdan bu yana 6 puan düştü, hane halkı beklentileri de 8 puan civarında düştü. Burada herhangi bir şekilde oto pilotta değiliz, toplantıdan toplantıya gidiyoruz, veri odaklı gidiyoruz, belli bir alanımız olduğunu değerlendiriyoruz ama ihtiyatlı bir şekilde gitmek burada oldukça önemli. Enflasyon görünümünü bozmayacak, talep koşullarında tekrar bir gevşemeye sebep olmayacak şekilde hareket edeceğiz ve görünüm bozulması durumunda her türlü seçeneği, adımların büyüklüğünü değiştirmek ya da durmakta dahil olmak üzere değerlendiririz."

"Her türlü ana eğilim göstergesini takip ediyoruz"

Para Politikası Kurulunda (PPK) aylık enflasyona ve "mevsim etkilerinden arındırılmış" ifadesinden ocakta "ana eğilim" ifadesine dönüldüğünün dile getirilmesi üzerine Karahan, şunları söyledi:

"Öncelikle ana eğilime olan vurguyu çıkarmadık. Ana eğilim, yine izlediğimiz en önemli göstergelerden olmaya devam ediyor, sadece aylık vurgusunu çıkardık ama ona da düzenli bakmaya devam ediyoruz. Neden böyle bir değişiklik yaptık? Bildiğiniz gibi, az önce de vurguladığım gibi ocak, şubat, temmuz ve ağustos aylarında para politikasının etki alanı dışında kalan faktörler nedeniyle ana eğilim artıyor, bütün göstergeler artmıyor ama B ve C endeksleri artıyor, piyasanın da en çok baktığı göstergeler bunlar.

Burada mevsimsellikten arındırma yöntemlerinin belli eksiklikleri var. Teknik bir konu, bu artışlar bizim patikamız içerisinde yani biz yıl sonu tahmini verirken ocak ve şubat aylarında, temmuz ve ağustos aylarında bu B ve C endeksinin enflasyonunun yüksek geleceğini biliyoruz ancak piyasanın bir bölümü bunu 'Enflasyonda da görünüm bozuldu' şeklinde yorumlayabiliyor. Bu da politikamızın etkinliğini ve iletişimini bozuyor, bir belirsizlik yaratıyor. Burada tamamen bu amaçla, daha genel olarak ana eğilimi takip ettiğimizi vurgulamak adına böyle bir değişiklik yaptık. Yoksa zaten uzun dönemli hedeflere ulaşabilmemiz için aylık ana eğilimin kalıcı olarak düşmesi oldukça kritik önemde. Her türlü ana eğilim göstergesini takip ediyoruz. Metinde yapılan değişiklik, herhangi bir politika yönünde farklı bir beklenti yaratma amaçlı kesinlikle değil."

"Otopilotta değiliz, enflasyon görünümünde bozulma olması durumunda her türlü seçeneği değerlendiririz"

Karahan, faiz indirimi konusunda hem mevcut verileri hem de öngörüleri dikkate aldıklarını, talep koşulları ve beklentiler dikkate alındığında indirim için uygun olduğunu değerlendirdiklerini, bunun için de zaten epey beklediklerini söyledi.

Daha önceki dönemde piyasada indirim beklentilerinin oluştuğunu anımsatan Karahan, "Biz, bunun erken olduğunu düşünerek, iletişim kanallarını kullanarak erteledik, aralık ayında belli bir alan oluştuğunu değerlendirerek indirimlere başladık ama faiz indirimlerinin miktarı veya sayısı, enflasyon görünümünün gidişatına bağlı olacak. Otopilotta değiliz, enflasyon görünümünde bozulma olması durumunda her türlü seçeneği değerlendiririz." ifadelerini kullandı.

"Stopajdaki artışın önümüzdeki dönemde tekrar dolarizasyona dönüşü ya da talepte artışı tetikleyeceğini düşünmüyoruz"

Stopaj artışına ilişkin soru üzerine Karahan, şunları kaydetti:

"Piyasada örtülü faiz indirimi olarak yorumlayanlar oldu ama bu sonuçta bankacılığın TL fonlama maliyetini artıran bir durum değil, genele yayılan bir gevşeme ya da azaltan minvalde bir unsur değil. Bunu faiz, sıkılaşma, gevşeme olarak yorumlamak doğru değil, sadece mevduat fiyatlamalarını etkiliyor. Bu, bizim için ne açıdan önemli? Birincisi, dolarizasyonda ciddi bir düşüş gördük, TL payının yüzde 60'lara çıktığını gördük, bunun devam etmesi önemli. Bu konuda gerekli önlemleri, tedbirleri alıyoruz, bu konuda makroekonomik-makroihtiyati düzenlemelerimiz de var.

Bankalar, bunlara uymak için zaten Türk lirasına geçişi destekleyecek fiyatlamaları yapıyorlar. Beklentilerin, enflasyon beklentisinin düzelmesiyle birlikte, bunu hane halkı tarafında da reel sektörde de artık görüyoruz, daha düşük faizlerle de insanları Türk lirasında kalmaya ikna edebildiklerini düşünüyoruz. Dolayısıyla buradaki, stopajdaki artışın önümüzdeki dönemde tekrar dolarizasyona dönüşü ya da tekrar bir talepte artışı tetikleyeceğini düşünmüyoruz."

"Hane halkı, görünürlüğü yüksek kalemlerin fiyatlarına daha duyarlı"

Karahan, yapılan revizyon sonrasında özellikle hane halkının beklentilerinde ve fiyatlama davranışlarında gelecek dönemde hafif de olsa bozulma bekleyip beklemediklerinin sorulması üzerine şu değerlendirmelerde bulundu:

"Farklı kesimler, farklı enflasyon dinamiklerine maruz kalıyor. Burada beklentileri oluşurken de oluştururken de herkesin süreci farklı. Mesela piyasa katılımcıları daha çok gelen verilere, bunun beklentilerle ne kadar uyumlu olduğuna, uygulanan politikalara ve söylemlere bakarak ileriye yönelik bir beklenti oluşturuyor. Reel sektör, gerçekleşen enflasyona duyarlı, son rakamlar da bunu teyit ediyor. Hane halkı da gerçekleşen enflasyona duyarlı ama daha ziyade burada genel manşetten ziyade görünürlüğü yüksek kalemlerin fiyatlarına daha duyarlı. Gıda fiyatları, akaryakıt, bütçesinde yüksek yer eden kira gibi kalemlerdeki gelişmelere duyarlı ama enflasyon düşüyor, bütün kalemlerde düşüyor, bazılarında diğerlerine göre daha hızlı düşüyor, bazılarında daha yavaş düşüyor ama bu düşüş devam ettikçe beklentilere olumlu yansıyacağını düşünüyoruz. Bizim revizyonumuzun özellikle hane halkının beklentilerine pek bir etkisinin olacağını düşünmüyoruz."

"Kira artışları manşet kira artışı oranına göre daha düşük"

Karahan, genel olarak kirada ataletin yüksek olduğunu belirterek, "Burada birden fazla unsurun olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum. Burada tabii stok hesaplaması nedeniyle aslında kira enflasyonu biraz da yüksek seyrediyor." değerlendirmesinde bulundu.

Yenilenen sözleşmelere bakıldığında kira artışlarının manşet kira artışı oranına göre daha düşük olduğunu aktaran Karahan, "Bu da kira enflasyonundaki düşüşün devam edeceğini söylüyor. Burada kira sözleşmelerinde kullanılan referans oranı manşetteki iyileşme ile birlikte düşüyor. Bu da önümüzdeki dönemde kira enflasyonunu düşüren faktörlerden biri olacak. Ama genel olarak diğer kalemlere göre ataletin çok daha yüksek olduğunu söylemek gerekir. Burada arz talep dengesinde sunumda da bahsettiğim sebepler nedeniyle dengesizlik bir süre daha devam edecek ama görünüm olumlu." diye konuştu.

Karahan, enflasyondaki düşüşün devam etmesi ve sıkı para politikası duruşunun korunmasının öneminin altını çizerek, şunları kaydetti:

"Bu nedenle ihtiyatlı olmayı önümüzdeki dönemde bu indirim sürecinde özellikle çok ihtiyatlı olmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Beklentilerdeki iyileşme son derece önemli. Bizim önceki dönemde memnun olmadığımız ve memnun olmadığımızı açık bir şekilde ifade ettiğimiz bir alandı. Son dönemde, baktığımızda da bunun tam tersi olarak belki daha önceki beklentilerimizden daha hızlı bir toparlanma söz konusu. Bunun devam etmesi ve bunun devam edeceğini sağlayacak para politikası sıkılığının belirlenmesi kritik önemde."

"İhtiyatlı duruşun bir miktar daha önem kazandığı bir dönemde olduğumuzu değerlendiriyoruz"

Fatih Karahan, "Amerika Birleşik Devletleri'nde yeni başkanın olası ek tarifeler riskini nasıl gözlemliyorsunuz?" sorusu üzerine, belirsizliklerin çok yüksek seyrettiği ve yüksek devam edeceği bir dönemden geçildiğini söyledi.

Çok büyük ihtimalle, korumacı politikaların gerçekleşmesi durumunda, doların nispeten diğer dünyadaki para birimlerine göre güç kazanacağını, güçlü seyredeceğini ve bu politikalar uygulanacak olursa enflasyonist olduğu için faizlerin uzun süre yüksekte kalmasının beklendiğini belirten Karahan, "Bunlar, bizim için enflasyonda yukarı yönlü risk, büyüme tarafında da aşağı yönlü risk. Ne olacağı detaylara bağlı. Mesela Kanada-Çin-Meksika İthalat Vergisi geliyor, erteleniyor. Burada tam olarak ne uygulanacak, ne ölçüde uygulanacak? Diğer ülkeler buna nasıl karşılık verecek? Görünümün tam olarak şekillenmesi için bunları biraz görmemiz gerekiyor. Ama belirsizlik yüksek. Şu dönemde tahminde bulunmak oldukça zor." değerlendirmesinde bulundu.

Karahan, Trump'ın ilk başkanlık döneminde de benzer politikaları daha küçük ölçekte de olsa uyguladığını hatırlatarak, "O döneme baktığımızda, Amerika'nın Çin'e uyguladığı ithalat vergilerinden sonra Türkiye'nin ABD pazarında biraz pay kazandığını, pazar payını artırdığını gördük. Diğer pazarlarda önemli bir kayıp yaşamadığını gördük. Ama dediğim gibi, burada neyin nasıl uygulanacağı önem arz ediyor. Bunu gördükten sonra bir değerlendirmede bulunmak daha doğru. Riskler konusunda elbette sermaye akımları üzerinden, özellikle gelişmekte olan ülkelere giden para akışları, sermaye akımları etkilenebilir. Zaten sunumda da gösterdik, oynaklığın yüksek olduğu bir dönem, oynaklık da artabilir." ifadelerini kullandı.

Enflasyon görünümü açısından bakıldığında temel sorunun hala yurt içi gelişmeler kaynaklı olduğunu belirten Karahan, "Yani enflasyondaki risklere baktığımızda evet küresel riskler de var. Fakat yurt içi talebin katı seyretme ihtimali, hizmetlerdeki katılık gibi unsurlar bizim için daha büyük riskler. Ama risk ne olursa olsun genel değerlendirmede yukarı yönlü risklerin biraz daha ağır bastığını değerlendiriyoruz. Dolayısıyla ihtiyatlı duruşun bir miktar daha önem kazandığı bir dönemde olduğumuzu değerlendiriyoruz." açıklamasında bulundu.

"Bir yılda 20 milyar dolar gibi bir rezervdeki artışı altın sayesinde elde etmiş olduk"

Fatih Karahan, rezerv politikasında genel olarak sadece altın üzerinde değil piyasa koşulları elverdiği ve dezenflasyon hedefiyle, enflasyon hedefiyle çelişmediği sürece rezervi güçlendirmeye çalıştıklarını ve mesafe kat ettiklerini belirterek, piyasanın artık çok yakından takip ettiği bir gösterge olmaktan çıktığını, bunun da olumlu belli bir seviyeye ulaştığını gösterdiğini kaydetti.

Tam olarak rezerv yeterliliğine erişilmediğine dikkati çeken Karahan şöyle devam etti:

"Özellikle benzer gelişmekte olan ülkelere baktığımızda rezerv yeterliliği olarak onlardan gerideyiz. Bu süreçte tabii ki altın rezervlerimizi de güçlendiriyoruz. Geçen sene ocak ayında 726 ton gibi bir altın rezervimiz vardı. Şu anda ocak ayı itibarıyla 765 tona çıkmış durumda. Ciddi bir artış söz konusu. Tabii altın fiyatlarındaki artış da rezervlerimizi olumlu etkiledi bu dönemde ama katkı veren temel faktör cevherden altın alımları oldu. Sonuçta bir yılda 20 milyar dolar gibi rezervde artışı altın sayesinde elde etmiş olduk. Bundan sonra da piyasa koşulları elverdiğince ve dezenflasyon hedefiyle çelişmediği sürece rezerv biriktirmeye devam edeceğiz. Bir miktar daha tabii ki geçen seneye göre yavaş olacak."

"Gerçekleşen enflasyon üzerinden reel faiz hesabı sağlıklı değil"

Fatih Karahan, eninde sonunda önemli olanın oluşturulan finansal koşulların fiyatlamalara, talep üzerinden, finansal koşullar üzerinden fiyatlara ne kadar yansıyıp yansımaması olduğuna işaret ederek, "Yeterli olmadığı düşünüldüğünde ek sıkılaşma yapılır, fazla geldiğinde de ayarlama yapılır." dedi.

Gerçekleşen enflasyon üzerinden reel faiz hesabının sağlıklı olmadığını vurgulayan Karahan, şunları kaydetti:

"Neden sağlıklı değil? Çünkü enflasyonun gerilediği dönemlerde, şu anki dönemde ciddi baz etkileri var. Yani bu geçmiş 12 ayın enflasyon seviyesi, önümüzdeki 12 ay hakkında bize çok fazla bir şey söylemiyor. Çünkü normale göre çok yüksek gerçekleşen aylık veriler var. Fakat burada da beklentiler sektörler arasında ciddi farklılaşıyor. Siz de biliyorsunuz piyasa katılımcıları çok daha makul, bizim tahminimize yakın. Reel sektör, daha yüksek seviyede, hane halkı en yüksek seviyede. Kime göre reel faizi hesaplayacaksınız? Tek başına bunun üzerine iletişim de dolayısıyla doğru olmuyor. Bunun yanında bir de momentum bazlı göstergelere de bakıyoruz. Bu doğrultuda bir enflasyon görünümü oluşturuyoruz, talep göstergelerine, beklentilere de bakarak. Aldığımız kararların etkisine bakıyoruz. Neticede yeterli olmadığını gördüğümüz durumlarda, mesela geçen sene bu gerçekleşti. Beklemeden gerekli alımları hızlı bir şekilde atıyoruz. Hem politika faizini kullanarak hem de elimizdeki diğer araçları kullanarak ama yeterli sıkılığın oluşduğunu da gözlemlediğimiz zaman beklentiler ve gerçekleşmelerdeki verilere paralel olarak politika faizini azaltıyoruz."

"Hizmetteki katılık büyük ölçüde kira kaynaklı"

"Hizmet enflasyonundaki katılıkta yıl sonuna doğru bir azalma olup olmayacağına ve azalma olmaması halinde bu durumun reel kura etkisinin ne olacağına" dair soru üzerine Karahan, verilere baktıklarında hizmetteki katılığın büyük ölçüde kira kaynaklı olduğunu gördüklerini söyledi.

Karahan, "Kiradaki görünüm çok olumlu ama çok hızlı şekilde düşecek bir enflasyondan da söz etmiyoruz. Dolayısıyla bu katılık bir miktar bulunacak. Biz de bunu tahminlerimizde kasım ayından başlayarak zaten yansıttık. Bunun dışında zamana bağlı fiyatlama yapan başka kalemlerden kaynaklı katılık var. Tabii ki burada eğitim fiyatları çok öne çıkıyor son yıllarda özellikle son dönemde." diye konuştu.

Kira ve eğitim kalemlerinde bir birikimin olduğunu dile getiren Karahan, "Bunun yansımasını bir yıldır yaşıyoruz. Bir miktar daha devam edecek. Sonra kendiliğinden sönümlenecek. Bunların hepsi arz talep dengesizliği kaynaklı değil. Bir kısmı da geçmişten gelen unsurların bugüne yansıması. Burada göreli fiyat ayarlamaları bir ölçüde tamamlandı ama bir miktar daha devam edebilir." ifadelerini kullandı.

Karahan, burada fiyatlamalar yapılırken daha çok hizmet tarafında geçmiş enflasyonun referans olarak alındığını belirterek, "Enflasyon düştükçe, yavaş yavaş beklenen enflasyon üzerinden fiyatlamaların artacağını ve bunun da katılıkların kırılmasına fayda edeceğini söylüyoruz. Ama aralık verilerine baktığınızda zaten katılığın kırılmaya başladığını görüyorsunuz. Ocak ayındaki aylık artış sizi yanıltmasın. Kira hariç kalemlere baktığımızda orada daha talebe duyarlı bir görünüm söz konusu." şeklinde konuştu.

"Vatandaşlarımızın Türk lirasına ilgisi artıyor"

Fatih Karahan, hizmet enflasyonundaki katılığın kur politikasına etkisine değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türk lirasında değerlenmeye odaklı bir tasarım kesinlikle yok. Talebi kontrol edecek, beklentileri yönetecek finansal şartları oluşturmak için para politikasını belirliyoruz, özellikle faiz tarafında. Bunun neticesi olarak tabii ki Türk lirası varlıkların cazibesi artıyor ve hem şirketlerimizin hem de vatandaşlarımızın Türk lirasına ilgisi artıyor. Dolayısıyla döviz talebi azalırken Türk lirası talebi artıyor. Bunun neticesinde de elbette göreli fiyat değişiyor. Buna da zaten değer değerlenme diyoruz. Politikamızın bir yan etkisi olarak değerlendirmekte fayda var."

"Yüksek konut satışlarını 'talep fırlıyor' diye değerlendirmek sağlıklı değil"

TCMB Başkanı Karahan, konut ve otomobildeki yüksek talebin hala devam ettiğine ilişkin bir yorum üzerine, yüksek konut satış adetlerine ulaşılsa da fiyatların enflasyonun altında arttığına işaret etti.

Konut fiyatlarının sepete göre gerilediğini ama miktarın arttığını gördüklerini dile getiren Karahan, şunları kaydetti:

"Bunu, 'otomatik olarak talep fırlıyor' diye değerlendirmenin çok sağlıklı olmadığını bu veriler ışığında değerlendiriyorum. Bunu da net bir şekilde söylemek isterim. Genel olarak talebe baktığımızda 'mal ve hizmet' olarak ayırmak lazım. Mal talebi son dönemde bir miktar artış gösterdi ama hizmet talebinde zayıf seyir daha net gözüküyor. Bizim için daha önemli olan taraf zaten hizmet talebi tarafı. Çünkü katılıkların olduğu, enflasyon seviyesinin daha yüksek olduğu taraf hizmet tarafı. Talebin düşük, arz talep dengesinin daha dengeli olması bizim için çok daha önemli. Mal tarafına bakarken altın etkisi hariç bakmak oldukça önemli. Biliyorsunuz altın kotası dolayısıyla mücevher ithalatı artmış durumda. Perakende satışa da tüketim malı ithalatına da bu dikkatle bakmamız gerekiyor. Geçmişteki kadar manşet üzerinden okuma yapmak çok kolay değil. Böyle değerlendirdiğimizde çok daha yatay bir görünüm olduğunu görebiliriz."

"(Yurt içi ve yurt dışı kaynaklı riskler) Bizi indirim konusunda temkinli olmaya itiyor"

Fatih Karahan, "Oto pilotta değiliz' dediniz. Hem büyümeyle hem de enflasyonla ilgili riskler hususunda el frenine ihtiyaç duyacağınızı düşünüyor musunuz?" şeklindeki soruya karşılık şu cevabı verdi:

"İhtiyaç duyacak olsak zaten buna önceden önlem alırız. Dolayısıyla oradaki cevap net. Ama belirsizlik yüksek. Özellikle bu dönemde uygulanacağı düşünülen politikalar enflasyon üzerinde yukarı yönlü risk, büyüme üzerinde aşağı yönlü risk oluşturabilir. Nette baktığımızda belirginleşecek olursa enflasyonda yukarı yönlü bir unsur olarak önümüze çıkabilir. Onun dışında dediğim gibi yurt içi riskleri de önemsiyoruz. Hatta biraz daha fazla önemsiyoruz. Çünkü yine de temel sorunumuz arz talep dengesinin uygun seviyeye gelmesi ve uygun seviyede devam etmesi, dengelenmenin sürmesi, beklentilerin kırılması. Bunlar yurt içi koşullardan daha çok etkileniyor. Tabii ki yurt dışını da takip ediyoruz. Risklerin önemli olduğunu değerlendiriyoruz. Ama bu politika tepkisi anlamında bizi aynı yönde itiyor. Bu iki risk de yurt içi de olsa yurt dışı da olsa faiz konusunda, indirim konusunda temkinli ve ihtiyatlı olmaya itiyor."

"Enflasyonla mücadelede para ve maliye politikalarında eş güdüm önemli"

TCMB Başkanı Karahan, "Ekonomi politikalarındaki eş güdümün artarak devam edeceğini tahminlerimize yansıttık dediniz. Eş güdümdeki artışın altını biraz doldurabilir misiniz? Maliye politikası tarafında ne öngördünüz?" şeklindeki soru üzerine, enflasyonla mücadelede para ve maliye politikalarında eş güdümün önemli olduğunu söyledi.

Bugüne kadar eş güdümü başarılı şekilde ilerlettiklerini dile getiren Karahan, burada deprem ve EYT kaynaklı bazı katılıkların bulunduğunu, bu nedenle bütçe dengesinin dezenflasyona yeteri kadar yardımcı olamadığını anlattı.

Karahan, burada OVP'yi baz aldıklarını, orada bütçe açıklarının milli geliri oranının düzelmesinin bu sene başladığını kaydederek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Kamu harcamalarının milli gelire oranında 1 puanlık düşüş öngörülüyor. Bunun gerekli tedbirler alınarak gerçekleşeceğini göz önünde bulunduruyoruz. Onun dışında yönetilen yönlendiren fiyatlarda da önümüzdeki dönemde enflasyon hedefi gözetilerek hareket edileceğini göz önünde bulunduruyoruz. Bu doğrultuda da zaten eş güdümde bir sorun bulunmuyor. Bütün tahminlerimizi ve hedeflerimizi sadece bu sene değil bundan sonraki seneler için de bunu göz önünde bulundurarak gerçekleştiriyoruz."

"Bütün kararları fikir birliği içerisinde alıyoruz"

Fatih Karahan, "Yeterli sıkılık konusunda Para Politikası Kurulu üyeleri arasında bir mutabakat, konsensus var mı? Son faiz indiriminde farklı düşünen üyeler oldu mu? Para Politikası Kurulu özet açıklamasında farklı düşünen üyelerin en azından sayısını belirtmeyi düşünüyor musunuz?" şeklindeki soruyu ise şöyle yanıtladı:

"Merkez bankacılığının doğasında aynı verileri farklı şekilde yorumlamak zaten vardır. Hatta ekonomistlere özel de bir durumdur aslında, burada ben 5 kişiye aynı veriyi göstersem 7 tane farklı görüş çıkabilir. Biz de bazen verileri yorumlarken farklı şekilde yorumlayabiliyoruz, istişare sürecimiz var. Bu son derece sağlıklı ve doğal bir süreç. Aramızda çok sık şekilde konuşuyoruz. Değerlendirmelerimizi her zaman birlikte fikirlerimizi gözeterek, saygı duyarak yapıyoruz. Toplantı öncesinde her zaman fikir birliğine varıyoruz. Farklı görüşleri değerlendirsek de en sonunda oturup belli bir noktada konsensüs sağlıyoruz. Bugüne kadar aldığımız bütün kararları da zaten fikir birliği içerisinde aldığımızı vurgulamak isterim."

Karmod Plastik'ten otellere yangın suyu fom depolama tankı çözümü Karmod Plastik'ten otellere yangın suyu fom depolama tankı çözümü

Karahan, M3 para arzı büyümesinin yüksekliğine ilişkin bir yorum üzerine, sıkılığı ölçerken parasal büyüklükler üzerinden değil faiz ve enflasyon görünümü üzerinden ölçtüklerini söyledi.

Para arzının enflasyon görünümü adına tek başına yeterli bir gösterge olmadığını vurgulayan Karahan, "Onun yerine fiyat üzerinden yani piyasadaki faizler, finansal sıkılık, bunların enflasyona ve enflasyon beklentilerine göre pozisyonu üzerinden ve tabii ki bunun neticesinde gerçekleşen talep görünümü üzerinden değerlendirmelerimizi yapıyoruz." açıklamasında bulundu.

"Enflasyonist baskıların tekrardan oluşmasına izin vermeyecek şekilde hareket ettik"

TCMB Başkanı Karahan, "Sermayenin gelecek dönemde finansal piyasalara daha hızlı enjekte olması için adımlar atılması gerektiğini düşünüyor musunuz? En büyük risklerimizden biri aslında önümüzdeki süreçte faizlerin düştüğü noktada sermayenin tekrardan enflasyonist ürünlere gitmesi olacaktır." şeklindeki yorum üzerine, bu riske katılmadığını ifade etti.

Karahan, "Çünkü biz para politikası sıkılığını dizayn ederken bu riskleri göz önünde bulundurarak zaten davranıyoruz. Böyle bir riskin gerçekleşmesine, tekrardan talebin arzın çok ötesinde artmasına ve enflasyonist baskıların tekrardan oluşmasına izin vermeyecek şekilde hareket ettik. Bundan sonra da ona göre hareket edeceğiz. Ama finansal piyasaların derinleşmesi bu ayrı bir konu. Burada tabii ki bir miktar alan olduğunu da değerlendiriyoruz." diye sözlerini tamamladı.

"Arz-talep dengesini izlememiz gerecek"

Başkan Yardımcısı Hatice Karahan, "166 milyar dolar rezervler var. 65 milyar dolar da net rezervler var. Burada bir hedef var mı çünkü sonuçta rezerv tutmak da bir maliyet?" sorusu üzerine şunları dile getirdi:

"Başkan Bey'in dediği gibi ve her zaman dediğimiz gibi herhangi rezerv seviyesini hedeflemiyoruz. Geçtiğimiz mart ayıyla bu senenin ocak ayı sonundaki döneme baktığımızda SWAP hariç net rezervlerimizde 130 milyar dolarlık bir iyileşmeye şahit olduk. 'Bunun içeriğine bakarak potansiyel risklerin olup olmadığını daha iyi anlayabiliriz' kanaatindeyim. Bunun kompozisyonuna baktığımızda çok önemli bir bölümü, yaklaşık yüzde 85'i diyebiliriz rezervlerdeki iyileşmenin, yurt içi yerleşiklerin dövizi bozdurup TL'ye dönmeleri sonucunda bu rakamı elde ettik."

Gelecek dönemde potansiyel riskler göz önüne alındığında buradaki önemli faktörün yurt içi yerleşiklerin davranışı olduğunu düşündüklerini belirten Hatice Karahan, sıkı para politikası sürdükçe TL'ye güvenin de yakın dönemdeki gibi ilerleyen dönemde de devam edeceği kanaatinde olduklarını, dolayısıyla olası sermaye çıkışlarına veya bunun rezervler üzerinde ekstra baskı yaratacağına dair endişelerinin şu anda söz konusu olmadığını söyledi.

Karahan, "İhracatçıların dövizlerinin yüzde 30'unu Merkez Bankasında bozdurma ihtiyacı devam eder mi? Burada yeni bir düzenleme olabilir mi?" sorusu üzerine, "Oran daha önce yüzde 40'tı. Bunu yüzde 30'a indirdik. Burada, döviz piyasasında arz-talep dengesinin sağlıklı olmasını, daha da sağlıklı bir hale kavuşmasını bekliyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde yeniden gözden geçirebiliriz ama arz-talep dengesini izlememiz gerecek." yanıtını verdi.

"Baskının birikmemesi için dezenflasyonun çabuk olması da o anlamda önemli"

Başkan Yardımcısı Osman Cevdet Akçay da bir birim kur şokuna enflasyonun verdiği tepkiye yönelik Merkez Bankasının tahmini hesabının olup olmadığına ilişkin soru üzerine şunları dile getirdi:

"Kur geçişkenliğinin yükseldiğini görmüştüm, düşüşe çok fazla başladığını sanmıyorum ama Türk lirasında reel değerlenmenin zaten asimetrik de olsa enflasyon üzerinde aşağıya baskıyı devreye soktuğunu zaten biliyoruz ama geçişkenlik hala yüksek. Bahsettiğiniz rakamların üzerinde. Dolayısıyla o TL'nin değer kaybetmesi durumunda bir risk olarak ortaya çıkabilir. O yüzden dezenflasyon programında biz TL'nin reel değerlenmesinin aslında belli bir süre elzem olduğunu da o yüzden aktarıyoruz. Tabii dezenflasyonun da çabuk olmasının da bu anlamda büyük faydası var çünkü baskının birikmemesi için dezenflasyonun çabuk olması da o anlamda önemli."

Merkez Bankasına geçmeden önce enflasyonun yüzde 30-40 düzeyinde yapışkan olabileceğine yönelik açıklaması hatırlatılan Akçay, 2025 enflasyon tahmininin yüzde 21'den 24'e çıkarılmasının enflasyonda yapışkanlık beklenmediği şeklinde yorumlanıp yorumlanmayacağına ilişkin soru üzerine şu cevabı verdi:

"Şaka yollu, 'Etmez olaydım.' diyeyim çünkü yanlış anlaşıldı. Orada söylediğim şuydu: 'O levelin nerede olduğunu aslında bilmiyoruz. 30 da olabilirdi, 40 da olabilirdi ama bir yerlerde bu takılacak.' demiştim. Bununla ilgili çalışan arkadaşlara şunu söyleyeyim, geriye dönüp Türkiye verisine baktıklarında aslında birkaç tane yöntem var bununla ilgili. Hangisini kullanırlarsa kullansınlar, 3 ile 5 arasında step ya da rejim düzeyi bulabilirler. En son takıldığımız yeri kendileri de görebilirler. Bizim de var böyle hesaplamalarımız. Bu, son olduğumuz levelin kırılmakta olduğunu görüyoruz ama yeni levelin nerede ihdas olacağını ve onu kırmakta ne kadar zorlanacağımızı vesaire, biz de bilmiyoruz, kimse de bilmiyor.

Dolayısıyla burada bir hata şu: Biliyormuş gibi söyleyen çok insan var. '30'larda takılır, inmez.' Nereden biliyorsunuz? Yani neye istinaden bunu söylüyorsunuz? '30'a inmesi için maliyetin çok yüksek olması gerekiyor.' Nereden biliyorsunuz? Belki çok yüksek olacak maliyet. Belki hiç yüksek olması gerekmeyecek. Tamamıyla bizim duruşumuz. Bizim ne yaptığımız, eş güdüm, kararlılık, bunların hepsiyle çok ilintili şeyler bunlar. Bunları bilmeden '30'da takıldı, aşağısı zor.' Bunlar, aslında birazcık hurafe. 30 olabilir ama 20 de olabilir, 18 de olabilir. Bilmiyoruz. Nerede takılacağımızı bilmiyoruz. Dolayısıyla biliyormuş gibi konuşmanın ne bizim açımızdan ne de bize bir şey aktaranlar açısından doğru olduğu kanaatinde değilim."


Muhabir: Ekip

Kaynak: aa