MALATYA’NIN ADINIDA DEĞİŞTİRİN OLSUN BİTSİN

Biz burada bazı doğruları dile getirdiğimizde ne denli öfke duyduğunuzun, içerlendiğinizin farkındayız. Yapılacak bir şey yok! Yazacağız!  Çünkü masal anlatıyorsunuz bizlere. Böyle olmuyor, yapamıyorsunuz, hulasâ beceremiyorsunuz. Hele o geçen günkü o rezalet! “Malatya heyeti” diye taktim buyurulan güruhun meclis koridorundaki kargaşası neydi öyle? Ferdi Tayfur konserini arka sıralarda seyreden heyecanlı ergen seyirciler gibiydi ortam. Erdoğan bile neye uğradığını şaşırdı. Bir an önce kaçıp kurtulma gayretindeydi. 

Bir randevu alıp iki dakika Cumhurbaşkanımız ile normal konsepte aynı masada konuşmayı akıl edemediniz mi yoksa? Heyhat! Heyhat!

Hadi o neyse… 

Yerelde de rezaletin bini bir para. Kimsenin kimseden haberi yok. Zavallı halk ise çadırlarda çıkan yangınlarda canından oluyor hâlâ. 

Bakın şehrin demografik yapısı elden gidiyor diyoruz umurunuzda değil.

Ekonomik veriler alarm veriyor kulaklarınızı şarap tıpalarıyla tıkamışsınız

Tek endüstriyel milli sermayemiz kayısımız batakta, dönüp baktığınız yok. 

Madem Milletvekili oldunuz, çıktınız belediye başkanlığına adaylığınızı koydunuz, il-ilçe başkanlığına soyundunuz; o vakit demokratik koşullardaki sorumluluklarınızı yerine getireceksiniz. Yok öyle yağma/üç kuruşa beş köfte. O koltukların bir -vebalininin- olduğundan umarım farkındasınız. Boy göstermek, dosya koşturmak, rant çemkirmekle olmuyor bu işler . 

Gerekirse Ar-Ge projeler geliştireceksiniz, şehre katma değer katan yeni hikayeler kurgulayacaksınız, halkın sorunlarına “ani” çözüm/ler üreteceksiniz, pozitif bir heyecan yaratacaksınız, farklı bir şey söyleyeceksiniz. Dünya bankası, bakanlıklar, hazineden yardım hibe ne gerekiyorsa bulup getireceksiniz. Şehri ihya edeceksiniz. Uluslararası ölçekte bir vizyonunuz olmalı. Bu şehri her şeyi ile yeniden domine edeceksiniz. Bu sizin en kadım vazifeniz. 

Şimdi sorarım; Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyunuz, övüneceğimiz-savunacağımız, gurur duyacağımız neyimiz kaldı?

Yahu bu şehrin bir kimliği, öznel bir realitesi, bir marka değeri, duruşu vardı. Tarihi, felsefesi, jeopolitik bir ağırlığı, bölgesel kodları, akademik bir prosedürü, objektif güçlü bağları vardı. Bir davası vardı davası. Her şeyi iç edildi. Deprem de bahanesi oldu.  Sesi birden susuverdi. Artık elde avuçta kalan beyhude salt geçmişi. Gelecek yok. Ümit yok, politikası yok. Kolektif akıl yok. Hiç bir artı değeri kalmadı, hazır her şeyini talan etmiş, yıkmış, yok etmişken -adını da değiştirin- olsun bitsin o zaman. 

SADIKOĞLU’NUN SAMİ ER’İ ZORLANA ÖVME MERASİMİ

Malatya şehri yeniden şekillenirken samimi katkı sağlayanlarla samimi olmayanların portresi de netleşmeye başladı. Daha çok “müstakbel” konumda kalanların, kendi gerçek yüzlerini her ne kadar kamufle etmeye çalışsalarda duyarlı insanlarımız her şeyi apaçık görüyor/izliyor. En son manevra ise TSO başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu’dan geldi. Depremden hemen sonra şehri apar topar terk eden, yatırımlarını Adana’ya taşıyan ve arada “Malatya’ya şöyle bir geçerken uğrayan, gelmişken de ültimatom vereyim” diyen Sadıkoğlu kuyumcular çarşısında ortaya çıktı bu kez. Önceki dönemlerde bol bol video çekip paylaşıyordu, “toz dumandan ortalık görünmüyor”, sokak ışıklarını görüntüleyerek “ışıklar yanmıyor” şeklinde veryansın ederken bakıyoruz aynı hassasiyeti yıkılmış, taş üstünde taş kalmamış, çamur deryasına batmış Malatya’nın son tablosu için göstermiyor. Önceki dönem ateşli muhalif Sadıkoğlu mevcut başkan Sami Er döneminde nedense dut yemiş bülbüle döndü. Şu soruyu sormadan edemiyor insan; “kim kimden ne aldı-ne verdi acaba?” Anlaşılan demek şimdi Malatya’da hiç bir sorun kalmamış. Her şey güllük gülistanlık. Veya üç maymunu oynama vakti. Üstelik kalkmış gitmiş Sami Er’e teşekkür videosu çekmiş, yayınlamış. Niçin? Millet bahçesinin altındaki kuyumculara kışla caddesi yönünde yeni bir kapı açtığı için. Hizmete bak! Bunun için ekstra bir prodüksiyonun meali açık. Yeni döneme post-modern yatırım. Yahu kapı yapılan yer yapıldığında  kalkmış en azılı operasyon videoları çekiyordun. Doğru dürüst Malatya’da kalmayan Sami Er’e demiyoruz, şu birikmiş binlerce sorundan tek bir tanesine video çekte şu samimiyetini bir test edelim. 

SİYASETİN VALİ’YE ETKİ ALTINA ALMA PLANI

Malatya Valisi Seddar Yavuz bir geldi pir geldi. Gelişi ile adeta Malatya’nın tek umudu oldu. Hele de belirsizliklerle dolu deprem sürecini en azından bir şeyleri rayına koydu. Bazı kritik kararlar aldı. Depremde birikmiş tonla suistimali periyodik bir sıralamaya indirgeyerek düzenledi. Doğrusu bu radikal çıkışlarıyla siyasetinde önüne geçti verileri doğru bir tespit. Valimiz başarılı, çalışkan, bir devlet adamı olma bilincinde. Böyle olunca siyaset aktörlerinin papucu dama atılmış olmuyor mu? Önceki valilerimizden Ersin Yazıcı, Hulusi Şahin, Aydın Barış hatta Mustafa Toprak’a kadar uzanan -valileri etkisi altına almak ve kontrol etmek- planını devreye koyduklarının ipuçlarına yine kulislerde rastlıyoruz. Bakalım önceki valilerin düştüğü tuzağa Seddar bey düşecek mi?! Çünkü Malatya siyasetinin ihtirası keskindir. 

KALE YERİNE PİYON

Malatya’da siyasi bir satranç oynanıyor. Daha doğrusu birileri oynamaya çalışıyor. İşin ilginç yanı ise santrancı oynayanlar satranç oynamaktan bihaberler. Hepsi amatör. Bu kez devrilecek taş Kale, yani il başkanı Namık Gören. Bütün piyonlar birleşmiş, at ve bir de vezir’i yanlarına almış kaleyi mat etmeye çalışıyorlar. Kale düşmemek için hamleler yapıyor-direniyor fakat nafile! Kale yanlış tarafta oyuna başlayınca düşmemesi kaçınılmaz. Standartlarını belirleleyemedi bir türlü, geçen zaman zarfında sahayı boş bıraktı. Halka gitmedi. Nuh tufanına kopacak yakında. Bu amatörler Kale’den sonra sıranın Şah’a geleceğini düşünemiyor. Şah mat olduğunda oyun son bulur çünkü. 

YEŞİLYURT KADIN KOLLARINA PEMBE RUJ DARBESİ

Bu ülkede, hele de bu şehirde “dayın yoksa” paradoksunun tüm dişlileri son sürat çalıştığını görmekteyiz. Arkanda güçlü biri yoksa seni mutlaka alabora edecekler. Hak ettiğin yerde durman imkansız. Geçenlerde sessiz sedasız Yeşilyurt kadın kollarında pembe ruj’lu bir darbe yapıldı. Kendi halinde, çalışkan, esnaf ve tabanla çok iyi etkileşimde bulunan Gönül Özfındık alındı yerine torpilli bir hanım taşındı. Taşındıdan kastımız paraşütlü tepeden indirildi alanın tam ortasına. Torpilli diyorum çünkü eşi bilmem nerde ne imiş. Biz bu filmleri ezbere biliyoruz.. Dayın olacak dayın!

DİKKAT….! ÖNLEM ALIN!

Açıkçası Malatya’da neler oluyor-bitiyor kimsenin haberi yok. Belediye başkanının haberi yok, milletvekilliklerin zaten işi olmaz, diğer düşük kademedeki siyasilerin “e bize ne ya” diyorlar. Şimdilik bir “rezerv alanı” tutturmuş gidiyorlar şimdilik. Asıl kızıl-kıyamet 2-3 yıl sonra kopacağa benziyor. Yani hak sahiplikleri dağıtıldığı gün... Hak sahipleri şimdilik türlü kof söylentilerle geçiştiriliyor. Yer belirleme bence en büyük soruna dönüşecek bu şehirde. Asıl odaklanmamız gereken mühim konu burası. Yer dağıtımı adaletli olmazsa ki olmayacak o zaman bu insanları birbirine kırdırmış olmaz mısınız? Şimdiden önlem alın, önlem!  Lütfen insanları kandırmayın, gerçekleri söyleyin. Allah muhafaza çok nahoş şeylere meydan verebilir. Çünkü her şey muallakta. Anlatılan bilgiler hepsi kirli.  En büyük suçlu ise burada belediye. İlgisiz, gündem dışı ve asıl muhatap olduğu halde sorunlardan uzak bir anlayışta. İşte bu yüzden Malatya sahipsiz. 

BU HAFTA VEKİLLERİMİZ

ihsan Koca:

aradığınız kişiye şu an ulaşılmıyor. Daha sonra ve her zaman arasanızda “asla” ulaşamayacaksnız. 

Bülent Tüfekçi:

Düzenini kurmuş,

Abdurahman Babacan:

Yaz tatilinde Malatya’ya kayısı yemeye gelme ihtimali çok yüksek görünüyor. 

İnanç Siraç Ölmeztoprak:

Sahada, sürekli dolaşıyor, toparlamaya çalışıyor bir şeyleri ama elinden çok fazla iş gelmiyor. 

Mehmet Fendoğlu: 

el öpmede, haçlığını aldı

Veli Ağbaba:

Mecliste kol, baş, göz kavgada.