İSTANBUL (AA) - Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğinin (MÜSİAD) "2024 Yılı Değerlendirmesi 2025 Yılı Beklentileri" programındaki konuşmasında, Türkiye ve dünya ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

2024'te 100 bine yakın elektrikli otomobil satıldı 2024'te 100 bine yakın elektrikli otomobil satıldı

Kısa vadede dünya ekonomisinde Türkiye ekonomisi açısından önemi olan ve ülkeyi etkileyen konulara değinen Şimşek, 2025'te Avrupa Birliği ve Türkiye'nin yakın coğrafyasında büyümenin hızlanmasının beklendiğini anımsattı.

Şimşek, bunun gerçekleşmesi durumunda dış talep, ihracat açısından bunun olumlu bir trend olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Bu durum, Türkiye'nin programını, büyümesini, ihracatını destekleyici bir trend. Avrupa ve ABD'nin ekonomi politikalarında belirsizliklerde bir artış var, önemli ölçüde siyasi dinamiklerden kaynaklanıyor, küresel enflasyondaki düşüş ise bizim için destekleyici. Daha uygun kısa vadeli finansal koşullar, OVP'yi de ekonomik aktiviteyi de destekleyici nitelikte. Bizi en yakından ilgilendiren petrol, doğal gaz gibi emtia fiyatlarında bugün itibarıyla reel artış öngörülmüyor.

Jeopolitik gelişmeler hepimizin radarında ve yakından takip ettiğimiz bir husus. Şunun altını çizmek istiyorum; jeopolitik gelişmeler, Türkiye'nin artan jeopolitik önemini ortaya koyacak, 2025'te bu daha net bir şekilde ortaya çıkmış olacak. Bölgemizdeki gibi birçok sorunun çözümünde Türkiye lider rolünü oynamaya devam edecek ve bu dünyada daha çok takdir edilecek, bu anlamda Türkiye'nin stratejik önemi artmış olacak. Dolayısıyla kısa vadede baktığımız zaman aslında görünüm programı (OVP), reel ekonomiyi, ihracatı destekleyici nitelikte."

Türkiye'nin ihracatının yaklaşık yüzde 76'sının Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'ya, yani yakın coğrafyaya gittiğine işaret eden Şimşek, buralarda 2025'te öngörülen büyümenin 2024 ve 2023'e göre çok daha olumlu olduğunu söyledi.

"2023, 2024'e göre 2025'te dünyada enflasyon düşmeye devam edecek"

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, dünyada enflasyonda düşüşün devam ettiğini belirterek,"2023, 2024'e göre 2025'te dünyada enflasyon düşmeye devam edecek, öngörülen rakam ortalama yüzde 4,3. Gelişmiş, ABD gibi Avrupa Birliği gibi bölgelerde yüzde 2 civarına inmesi bekleniyor. Bu gerçekleşirse hem Avrupa Merkez Bankası hem Amerika Merkez Bankasının kısa vadeli faiz oranlarının düşük seyretmesi, daha da düşmesi beklenir." değerlendirmesinde bulundu.

Uzun vadeli borçlanma faizlerinin ise şu anda yukarı yönlü olduğunu dile getiren Şimşek, bunun belirsizliği yansıttığına dikkati çekti.

Şimşek, "20 Ocak'tan sonra ABD'de bu belirsizlik azalacak gibi, o zaman esas uzun vadeli faizlere ilişkin bir değerlendirme yapmak daha kolay olacak." dedi.

Emtia fiyatlarında 2025'te önemli bir değişiklik öngörülmediğini aktaran Şimşek, jeopolitik gerginliklerde hızlı bir artış olduğunu, finans piyasalarının, sermaye piyasalarının bunu pek dikkate almadığını, etkilerinin sınırlı olacağını düşündüğünü belirtti.

"Küresel imalat sanayi üretiminin üssü kaydı"

Şimşek, "Özetle kısa vadede nispeten Türkiye'nin arkasından esme ihtimali olan rüzgarlar söz konusu. Kısa vadede Türkiye ekonomisi ve OVP'yi destekleyici bir ortam var." ifadelerini kullandı.

Uzun vadede dünyanın önemli sorunlarla karşı karşıya olduğunu ifade eden Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Dünyada ticarette bir parçalanma, korumacılık söz konusu. Dünyada küresel borç milli gelire göre oldukça yüksek seviyede. Uzun vadeli faizlerin yüksek olduğu bir ortamda bu bir sorun kaynağı. Dünya nüfusu yaşlanıyor. Dünya bir taraftan dönüştürücü, yani verimliliği arttıracak bir taraftan da yıkıcı teknolojik konularla karşı karşıya, yapay zekadan bahsediyorum. İklim değişikliği diğer önemli bir konu. 2. Dünya Savaşı sonrası dünya ticaretinde kural bazlı, çok taraflı mekanizmalar oluştu fakat bugün gelinen noktada bu kural bazlı, serbest ticaretten uzaklaşma söz konusu."

ABD ve Çin arasında yaşanan jeostratejik rekabet nedeniyle küresel ticarette parçalanmanın yeni normal olduğuna dikkati çeken Şimşek, ticaretteki sınırlamaların Çin-ABD merkezli olarak ciddi boyutlara ulaştığını dile getirdi.

Şimşek, son 2 yılda çok sayıda sınırlama söz konusu olduğunu belirterek, "Küresel imalat sanayi üretiminin üssü kaydı. Çin'in küresel imalat sanayindeki payı yüzde 8,6'dan yüzde 30'un üzerine çıktı. Aynı dönemde Avrupa Birliği, ABD, Japonya gibi birçok ülke, gelişmiş bölge, gelişmiş ülke, küresel imalat sanayi katma değerindeki paylarında ciddi düşüş yaşadı." diye konuştu.

Buradaki kaymanın yeni trendler oluşturacağına işaret eden Şimşek, dost ülkelerden tedarikin şu anda çok önemli bir trend oluşturmaya başladığını vurguladı.

Şimşek, "Dost ülkelerden tedarik, önemli bir trend olmaya devam edecek. Küresel ticaret politikaları belirsizlik endeksi, ciddi boyutlara ulaşmış durumda, yakın tarihin en yüksek düzeyinde. 20 Ocak sonrası ne tür adımlar atılacak, gümrük tarifelerinde ne tür değişiklik olacak burada belirsizlik var. ABD'nin ticaret politikası belirsizliklerinden bazı ülkeler çok, bazı ülkeler az etkilenecek, bizim nispeten az etkilenmemiz beklenir çünkü ABD'ye karşı ticaret fazlamız yok, ayrıca yüksek gümrük tarifeleriyle zaten şu an da karşı karşıyayız. Çin ihracatının rota değiştirmesi nedeniyle bu alanda ise ABD'nin yeni ticaret politikalarının bize etkisi büyük olabilir. Eğer yeni ABD yönetimi seçim öncesi söyledikleri ile amel ederse bu bizi dolaylı olarak ciddi şekilde etkileyebilir." değerlendirmesini yaptı.

ABD-Çin ekseninde yaşananlar ve yaşanacaklarla ticaret savaşlarının hız kazanabileceğini dile getiren Şimşek, doların küresel bir para birimi olması dolayısıyla, doların değerinin de tüm dünyayı etkilediğini hatırlattı.

Şimşek, "Mesela paritedeki dalgalanma bizi etkiliyor çünkü ham maddeyi dolarla ithal ediyoruz ama ihracatı avro ile yapıyoruz, paritedeki değişiklik bizim rekabet gücümüzü etkiliyor." ifadesini kullandı.

"Türkiye'nin mevcut yapısı dayanıklılık içeriyor"

Şimşek, yeni dönemde dost ülkelere ihracatın öne çıkacağını kaydederek, bu durumun Türkiye'ye muhtemel etkilerinden bahsetti.

Türkiye'nin ihracatının yüzde 62'sinin ağırlıklı olarak AB olmak üzere serbest ticaret anlaşmalarının bulunduğu 54 ülkeye gittiğini dile getiren Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu 54 ülke ihracatımızın yüzde 62'sine tekabül ediyor. Bir de yakın coğrafyamız var. Serbest ticaret anlaşmamızın olmadığı ama avantajlı olduğumuz tarihi, kültürel ve ticari bağlantılarımızın güçlü olduğu yakın coğrafyaya, Balkanlar'dan, Orta Doğu'dan, Kuzey Afrika'dan bahsediyorum. Dolayısıyla aslında bizim ihracatımızın dörtte üçü nispeten bu trendlere karşı bir miktar daha dayanıklı."

Şimşek, bu gelişmelerin bölgesel entegrasyonu hızlandıracağını ve herkesin yakın coğrafyasına odaklanacağını kaydederek, şu ifadeleri kullandı:

"Biz o açıdan yine avantajlıyız. Çünkü bölgemizde önemli bir sanayi, hizmet üssüyüz. Yakın coğrafyamızla dostuz ve kural bazlı ticaret yapısına sahibiz. Ayrıca lojistik anlamında da Türkiye çok önemli bir üs. Yani dolayısıyla tekrar söyleyeyim küresel ticaretle parçalanma var. Ciddi belirsizlikler var ama Türkiye'nin mevcut yapısı dayanıklılık içeriyor. Dolayısıyla kötümser olmanız için bir sebep yok. Ama bu trendleri iyi okuyup zamanında bizlerle birlikte, biz de size yardımcı olalım, tedbir alınması gerektiği çok net. Zaten sürekli bir şekilde biz de yakından takip edip belli alanlarda tedbirler alıyoruz."

"Türkiye, toplam borcun milli gelire oranında daha avantajlı"

Bakan Şimşek, borçlulukla ilgili göstergelere de değinerek, "Küresel borcun milli gelire oranı yüzde 326. Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 400'e yakın. Gelişmekte olan ülkelerde yüzde 245. Türkiye'nin hane halkının, şirketlerinin, finans sektörünün ve devletin toplam borcunun milli gelire oranı yüzde 95. Bize benzer ülkelerde bu oran yüzde 245, dünya ortalaması yüzde 326. Bu şu demek; Türkiye o anlamda da avantajlı, yani borç kaynaklı finansal piyasalarda stres riski daha düşük." diye konuştu.

Dünya nüfusunun hızla yaşlanmasından bahseden Şimşek, Türkiye'de bu hızın son yıllarda arttığını, bundan sonraki dönemde de artışın devam edeceğini söyledi.

Şimşek, Türkiye'deki doğurganlık oranının hızlı düşmesine işaret ederek, "O nedenle bizim önemli yapısal dönüşüm alanlarımızdan bir tanesi, önümüzdeki dönem için konuşuyorum, bu doğurganlık hızındaki yavaşlamayı tersine çevirecek birtakım politika, uygulama ve tedbirler üzerinde olacak. Zaten yakın dönemde buna ilişkin birtakım adımlar attığımızı göreceksiniz." ifadelerini kullandı.

"Türkiye yapay zekada kendisine benzer ülkelere kıyasla oldukça iyi"

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, şu anda dördüncü sanayi devriminin ortasında olduklarını belirterek, yapay zekanın eski sanayi devrimlerine hiç benzemediğini, yapay zekanın ve robotların üretimi ve rekabeti nasıl etkileyeceğinin düşünülmesi gerektiğini söyledi.

Yapay zekanın insan zekasını bu yıl ya da gelecek sene yakalayacağını dile getiren Şimşek, "Yapay süper zekanın, yani insan zekasının aşılması muhtemelen 2030'da yakalanmış olacak. Ama birçok alanda zaten yapay zeka insan zekasını geçmiş durumda." şeklinde konuştu.

Şimşek, üretken yapay zekanın istihdam ve üretime etkilerinden bahsederek, Türkiye'nin yapay zekaya hazırlıkta kendisine benzer ülkelere kıyasla oldukça iyi olduğunu ancak gelişmiş ülkelerin gerisinde bulunduğunu, gelişmiş ülkelere benzer düzeye çıkmayı amaçladıklarını vurguladı.

Yapay zekada beşeri sermayelerinin güçlü olduğunu anlatan Şimşek, Türkiye'nin üst ve orta gelirli ülkeler grubunda en yenilikçi inovasyon ekosistemine sahip üçüncü ülke olduğunu bildirdi.

Türkiye'nin dijital altyapıda epey mesafe katettiğini dile getiren Şimşek, 5G ihalesinin yapılması ve fiber optik anlamında ağ uzunluğunun genişletilmesi gibi birçok konuda yatırımları sürdüreceklerini kaydetti.

Bakan Şimşek ayrıca küresel ısınmanın üretime ve ihracatçıların pazarlarına etkisinden bahsederek, bu alanlarda hep birlikte çalışıp, tedbirlerin etkisini minimize edecek çalışmaların içerisinde olacaklarını vurguladı.

"Türkiye ekonomisinde kırılganlıkları azalttık"

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Türkiye'de uyguladıkları dezenflasyon programının sürdürülebilir yüksek büyüme ve gelirin daha adil dağılımını amaçladığının altını çizerek, bu süreçte fiyat istikrarının, mali disiplinin, sürdürülebilir cari açığın, kurun istikrarlı olmasının, yapısal dönüşümün öneminden bahsetti.

Programı 1,5 yıldır uyguladıklarını dile getiren Şimşek, "Biz şuna inanıyoruz, Türkiye ekonomisinde kırılganlıkları azalttık, makro finansal istikrarı sağladık. Başladığımız noktaya göre Türkiye ekonomisi daha az kırılgan, makro finansal istikrar daha güçlü. Bütçe disiplinini deprem yaralarını sardığımız bir dönemde tesis ediyoruz. Dezenflasyon başladı, reel ekonomi etkilendi ama şu ana kadar dayanıklı. İstihdam artışı var." diye konuştu.

Şimşek, 2025'te yapısal dönüşümü ve dezenflasyonu hızlandıracaklarını söyledi. Cari açıktaki düşüşe işaret eden Şimşek, bunun daha az borç alınacağı anlamına geldiğini, 2025'te cari açıktaki düşüşün devam edeceğini, Türkiye'nin brüt dış finansman ihtiyacının azaldığını, net rezervlerin 100 milyar dolardan fazla arttığını, Türkiye'nin rezerv yeterliliğini sağladığını anlattı.

Şimşek, "Türkiye'nin dış finansmana erişim sorunu kalmadı. Yani özel sektör olarak, bankacılık sektörü olarak 100 dolar borç ödediğinizde istiyorsanız daha fazlasını bulma noktasında sorununuz kalmadı. Daha önce vardı, şimdi kalmadı. Hatta bunun maliyeti düştü. Türkiye'nin kredi risk primi düştü. CDS'lerdeki düşüş sayesinde önümüzdeki 5 yıllık dönem için her sene 7 milyar dolar dış borç maliyetlerinde tasarruf sağladık. CDS'leri 200'ün altına çektiğimizde tasarruf daha da artacak. Programın çıktıları teorik değil, gerçekten sonuç alıyoruz ve bu yansıyor." ifadelerini kullandı.

"TL'ye güven kazandırmadan bu program zaten başarılı olamazdı"

Bakan Şimşek, KKM'de geçen yıl ağustostaki zirvesine göre 110 milyar doları aşkın düşüş olduğunu, bir belirsizlik kaynağı olan KKM'den çıkarak geleceğe ilişkin riskleri daha yönetilebilir noktaya çektiklerini söyledi.

TL'ye güvenin arttığını dile getiren Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"TL'ye güven kazandırmadan bu program zaten başarılı olamazdı. Bakın Türk lirasının toplam mevduattaki payı yüzde 30 civarından neredeyse yüzde 60 civarına çıktı. Bu önemli, çünkü kur riski bütün ülke, reel sektör ve kamu için önemli. Bunun yönetilmesi lazım. Bu programın bir karşılığı olmasaydı, uygulamada karşılığı olmasaydı neden bize benzer ülkelere göre risk primimiz 10-15 kat daha fazla düşsün ki? Dolayısıyla gerçekten bu programa sizin de güvenmenizi ve inanmanızı istiyoruz."

Şimşek, programın kısa vadeli etkileri olsa da peyderpey yönetmeleri gereken bir sorun setinin bulunduğunu, burada bir önceliklendirmeye gittiklerini, belirli alandaki kazanımların diğer alanlarda da başarı getireceğini vurgulayarak, kredi notu 2024'te üç ayrı derecelendirme kuruluşu tarafından iki kademe artırılan tek ülkenin Türkiye olduğunun altını çizdi.

"Bütçe disiplinini tesis ederek faiz yükünü aşağı çektik"

Bakan Şimşek, bütçe disiplinini tesis ederek faiz yükünü aşağı çektiklerini ve buradan oluşan alanlarla vatandaşa daha fazla hizmet verdiklerini söyledi.

Geçen yıl bütçe açığına karşı tedbir almak zorunda kaldıklarını dile getiren Şimşek, "Bu tedbirleri aldık ve geçen sene bütçe açığını yüzde 5,2 ile sınırladık. Onun 3,2'si de deprem. Tedbir almasaydık çok daha farklı olurdu." diye konuştu.

Bütçe açığının düşürülmesine ilişkin alınan tedbirlerden bahseden Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu programın yükünü kim taşıyor? 'Programın yükünü vatandaşa yansıttınız' diyorlar. Aslında vergide adaleti sağlamak için çok tedbir aldık ama herhalde iyi iletişim kuramıyoruz. Bakın geçen sene kurumlar vergisini artırdık. Çok uluslu şirketlere asgari yüzde 15 kurumlar vergisi getirdik. Yurt içinde asgari kurumlar vergisini yüzde 10'a getirdik. Çünkü teşvik alarak yıllarca ne kadar kar elde ederse etsin hiç vergi vermeyen müesseseler vardı. 'Bundan sonra her halükarda karından yüzde 10 vergi vereceksin' dedik. Yap-işlet-devret modeli gibi veya kamu özel işbirliği projelerinde kurumlar vergisini yüzde 30'a çıkarttık. Yani imalat sanayisinde, ihracatta yüzde 20 civarında tutarken, bize 'farklılaştırın' diyorsunuz ya. Bu çok çarpıcı bir farklılaştırma. Finans sektörünün kurumlar vergisini yüzde 30'a çıkarttık. Yeter ki üretim, ihracat yapın, size yüzde 50 daha fazla avantaj."

Şimşek, mevduat faizi ve fonlardan elde edilen gelirlerde vergileri artırdıklarını ve bunun benzeri birçok adım attıklarını söyledi.

"2025'te büyük mükellef incelemelerini ve sektörel saha denetimlerini önceliklendireceğiz"

Bakan Şimşek, kayıt dışılıkla mücadelede yaptıkları çalışmalardan bahsederek, hasılat tespiti ve izaha davet gibi müesseseleri güçlendirdiklerini, özel usulsüzlük cezalarında artışa gittiklerini, uzlaşmada vergi asıllarını kapsam dışına çıkarttıklarını, kayıt dışı istihdamda cezaları artırdıklarını anlattı.

Büyük mükelleflerin incelenmesini önceliklendirdiklerinin altını çizen Şimşek, "Özellikle yıllardır zarar beyan eden firmaların incelenmesini önceliklendirdik. Fahiş fiyat artışlarının olduğu sektörlerde mutlaka daha çok kar vardır diye denetimleri artırdık. 2025'te önceliklerimiz yine büyük mükellef incelemeleri, sektörel saha denetimleri, sektörel karlılık oranlarından hareketle beyanı düşük kalan mükellefler. Bu konuları önceliklendireceğiz." şeklinde konuştu.

"Kamuda kiralık taşıt sayısını yüzde 16 azalttık"

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, hayata geçirdikleri kamuda tasarruf paketine değinerek, kamuda kiralık taşıt sayısını yüzde 16 düşürdüklerini, kamuda personel genişlemesini durduklarını söyledi.

Tasarruf paketinin çıktılarına işaret eden Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"2014-2023 dönemindeki 10 yılda, TBMM tarafından onaylanan yıllık bütçe ortalama 100 lira ise 10 yıl boyunca 109 lira harcanmış. Yani yüzde 9 yukarı yönlü sapma var. Tasarruf paketi sayesinde 2024'te harcama TBMM'nin bize verdiği yetkinin yüzde 3 altında. Bakın bu son 10 yılın harcama ortalamasına göre 2024'te 1,2 trilyon lira tasarrufa karşılık geliyor. Bu kadar harcama disiplini sağlamışız kamuda. Az bir miktar değil. 2024 gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 2,7'sine tekabül ediyor. Bu disiplini devam ettirip size daha çok alan açmak istiyoruz."

Şimşek, reformların finansmanı için bütçe disiplinini sağlamaya devam edeceklerine vurgu yaparak, faiz ödemelerinin milli gelire oranını tekrar kalıcı bir şekilde yüzde 3'ün altına düşüreceklerini, böylece millete yatırım için daha fazla kaynak ayıracaklarını bildirdi.

Dezenflasyonun başladığını dile getiren Şimşek, "Diyorlar ki 'Enflasyonu yüzde 40 civarında aldılar. Yukarı götürdüler, ondan sonra başarıdan bahsediyorlar.' Bu program uygulanmasaydı, kurda istikrar sağlanmasaydı KKM üzerinden ne kadar parasal genişleme olurdu? Bütçe dengeleri sağlanmasaydı, bütçe artığının parasallaşması üzerinden ne kadar bir enflasyon olurdu? Bu gibi soruları sormak zor geliyor." diye konuştu.

Vatandaşın ve reel sektörün enflasyon beklentilerinin anketlere göre yüksek olduğuna değinen Şimşek, şu açıklamalarda bulundu:

"Şimdi bizi şöyle eleştiriyorlar. 'Yeniden değerleme oranı şu, yani devlet fiyatları bu kadar artırıyor, ondan sonra da enflasyonun düşmesini bekliyor. Yeniden değerleme oranına tabi üç ürün hariç ki onu da yeniden değerleme oranına göre değil, Yi-ÜFE'ye göre artırıyoruz, üç alan hariç enflasyon sepetindeki bahsedilen pasaport ve benzeri şeylerin sepetteki payı yüzde 0,36. Bakın yüzde 1 bile değil. Onların çoğu sürekli ihtiyaç olmadığı için sepetteki payı çok düşük.

Halbuki sepette önemli etkisi olan tütün ürünleri, sigara, akaryakıt, alkollü içkiler, bunun sepetteki payı yüzde 7,9. Onlardaki artış, maktu ÖTV'deki artış yüzde 6 ile yüzde 7,5 arası. Dolayısıyla 2025 enflasyonu ile tutarlı. Onun için manşetler üzerinden yorum ve değerlendirmeler, beklentilerin şekillendirilmesi çabası var ama biz bütçe yönetiyoruz. Tabii ki getirisine, götürüsüne bakıyoruz ve ona göre karar veriyoruz. Enflasyon sepetinde karşılığı olmayan ürünleri yeniden değerlendirme oranında artırdık, enflasyon sepetinde ağırlığı, karşılığı olan ürünleri ise enflasyon hedefiyle tutarlı bir şekilde hatta onun altında artırdık."

Şimşek, konut arzındaki artışa yönelik, deprem kapsamında teslim edilen konut sayısının yakın zamanda 200 bini aşacağını, bu sene içerisinde ilave 250 bin konut inşasının devam ettiğini, deprem bölgesindeki konut arzı sorununu çözdüklerini, kentsel dönüşümün hızlanması ve hızlı devam etmesi için Yarısı Bizden Kampanyası'na verdikleri destekleri artırarak sürdüreceklerini söyledi.

"Ekonominin geneline ilişkin kötümser olmak için sebep yok"

Hizmet sektöründe büyümenin güçlü olduğuna işaret eden Şimşek, tarım ve deprem üzerinden inşaat sektörünün de güçlü olduğunu dile getirdi.

İmalat sanayisinde geçici, sınırlı daralma bulunduğunu hatırlatan Şimşek, onun da son aylarda toparlanmaya başladığını aktardı.

Şimşek, Satınalma Yöneticileri Endeksi'ne (PMI) bakıldığında orada da bir toparlanma olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:

"Genel olarak şu an, reel kesim güven endeksi, kapasite kullanım oranları, PMI, nereye bakarsanız bakın son birkaç aydır iyileşme başladı. İstihdam en önemli, en kritik gösterge bizim için. 2005'ten bu yana yıllık ortalama 680 bin civarında kişiye her sene ortalama istihdam sağlamışız. Bu programın (OVP) uygulandığı son 1 yılda 1 milyon kişiye ilave istihdam sağlamışız. Dolayısıyla evet, imalat sanayinin belli alanlarında sıkıntıların olduğunun farkındayız ama ekonominin geneline ilişkin kötümser olmak için sebep yok, orada iç talep üzerinden ekonomik aktivite nispeten yavaşlasa da güçlü kalmaya devam etti.

İşsizlik oranları yüzde 8,8 gibi, 2010'lu yıllardan bu yana en düşük düzeydeyiz. 'Rekabet gücünü kaybettik.' korkuları var. Bakın AB'nin milli geliri artarken, ithalatı azalmış. Bu dönemde Türkiye'nin AB'ye ihracatında bir azalma olmuş mu? Hayır, tam tersine... Avrupalıların bizden aldığı malın toplam ithalatlarına oranı yüzde 3,3'ten, önce yüzde 3,8'e, şimdi de yüzde 4 civarına çıkmış. Dolayısıyla yaşadığımız bazı sıkıntıları, rekabet gücüne bağlamaktan çok, küresel gelişmeleri dikkate almamızda fayda var."

"İhracat en büyük önceliğimiz olmaya devam edecek"

İhracatın en büyük öncelik olmaya devam edeceğini dile getiren Şimşek, "İhracat satış bedel yükümlülüğünü yüzde 70'ten yüzde 30'a indirdik, imkan olursa indireceğiz." dedi.

Reeskont Kredisi, Eximbank sermayesi gibi alanlarda yaptıkları iyileştirmeler hakkında katılımcılara bilgi veren Şimşek, söyledikleri ile uyumlu hareket ettiklerini söyledi.

Şimşek, "Önceliğimiz üretim ve üretilenden de bir kısmının ihraç edilmesi. Geçen sene 573 milyar lira reeskont kredisi kullanıldı. 2025 bütçesinde asgari ücretin vergi dışı bırakılmasının bize maliyeti 853 milyar lira ama istihdamı destekliyoruz ve istihdam bizim için önemli." değerlendirmesinde bulundu.

"Çiftçilerimizi güçlü bir şekilde desteklemeye devam edeceğiz"

Bakan Şimşek, KOSGEB üzerinden belli sektörlerin desteklenmesi için çözüm ürettiklerini anlatarak, çiftçileri güçlü şekilde desteklemeye devam edeceklerini bildirdi.

Çiftçiye verilen krediler, devletin çiftçilerin kredilerine olan faiz desteği gibi konularda bilgi veren Şimşek, "Tarımda faiz destekleri kapsamında, 2025 yılında bütçeden 160 milyar lira ödeneğimiz var çünkü tarımsal üretim bizim için önemli. Tarım sektörü, çiftçimiz bizim için çok değerli." dedi.

Şimşek, esnafın da aynı şekilde kendileri için değerli olduğunun altını çizerek, bu alanda yapılan çalışmalar ve destekler hakkında da bilgi verdi. Yapısal dönüşüm konusundaki çalışmalara değinen Şimşek, yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm, üretken altyapı, beşeri sermaye, yatırım ortamının iyileştirilmesi, sermaye piyasaları gibi ana başlıklarda yapılan çalışmaları anlattı.

Şimşek, enflasyonu düşürerek, sermaye piyasalarını derinleştirerek, iş dünyasına gerçek anlamda daha çok ortak alıp ama stratejik kararları kendilerinin verip, süreçleri kendilerinin yönettiği bir yapıyı kazandırmak istediklerini belirterek, şunları söyledi:

"Enflasyonun yüksek olduğu ortamda para kısa vadeye gidiyor. Amacımız vadelerin uzaması. Vergi politikamızı ona göre şekillendiriyoruz, şekillendirmeye devam edeceğiz. Bizim için en önemli konu; faktör verimliliği. Verimliliği artırarak Türkiye refah yaratabilir. Amacımız 2000'li yılların başında olduğu gibi daha fazla yatırım, teknoloji üzerinden tekrar verimliliği artırmak. En önemli önceliğimiz bu. Bu sene makrofinansal istikrar anlamında biraz rahatladık, enflasyonu indirip, bu türden yatırımları önceliklendireceğiz. Sanayide çok iyi bir yerimiz var, kişi başı gelirimize göre sanayideki konumumuz çok iyi, bunu korumamız lazım. HIT-30 Programımız var. Nispeten yüksek teknoloji alanlarında 7 milyar dolardan fazla yatırım başvurusu aldık."

"Türkiye iyi gidiyor, kötümser olmanız için hiçbir sebep yok"

Türkiye'nin savunma sanayisinde aldığı yol ve yaptığı çalışmalar, küresel ölçekteki başarısı hakkında bilgi veren Şimşek, diğer odak sektörler, bu sektörlerde yürütülen çalışmalara değindi.

Şimşek, "Bizim çevremizde maalesef arzulamadığımız savaşlar ve yıkımlar var, bunlar durduğu gün Türkiye en avantajlı ülke. Çevremizde istikrar ve refah artışı olsa en çok nemalanacak ülke biziz. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Türkiye iyi gidiyor, bu olumsuzluklar biterse ilave fırsatlar var. Kötümser olmanız için hiçbir sebep yok." ifadelerini kullandı.

Kısa vadeli bakmamak gerektiğinin altını çizen Şimşek, uzun vadeli perspektifle bakıldığında Türkiye'nin muazzam bir avantajı bulunduğunu dile getirdi.

Bakan Şimşek, "Finansmana erişim 2025'te iyileşecek, daha iyi olacak. KOBİ'lerin aylık kredi büyümesini yukarı çektik, yüzde 2,5'e çıkardık çünkü KOBİ'ler ekonominin omurgasını oluşturuyor. (İş dünyasına) Vergi mevzuatının basitleştirilmesi, hayatınızın kolaylaştırılması konusunda sizinle birlikte çalışmak için hazırız ama kayıt dışılıkla mücadele konusunda amansız bir döneme giriyoruz çünkü yeni vergilerden çok, kazandığı halde vergi vermeyenlerin üzerine gideceğiz. Kazanıyorsa bir kısmını elbette vergi olarak versin." diye konuştu.


Muhabir: Fatma Eda Topcu,Uğur Aslanhan

Kaynak: aa